TÜSİAD Tartışma Makaleleri Dizini, 2010 / 02 AB 2020

 

 

Dr. Bahadır KALEAĞASI - TÜSİAD Uluslararası Koordinatörü

 

AB 2010 yılına geride sarsıntılı bir ekonomik kriz yılı ve yeni bir kurumsal reform bırakarak girdi. Girmesi ile birlikte, Yunanistan’ın Euro bölgesi içinde makro-eokonomik dengesizlik krizini kucağında buldu. AB sürekli değişiyor. Derinleşiyor ve genişliyor. Küresel zorunluluklar değişimin devamlılığını gerektirmekte.

Lizbon mu, yoksa Lizbon mu?

Birinci Lizbon’un hedefi ekonomi. İkincisi anayasal reform. Birincisi AB’nin dünyada rekabet gücü en ileri ekonomi olma stratejisi. İkincisi, AB’nin kurumsal yapısını daha etkili kılacak bir antlaşma; AB için bir anayasal düzen taslağı.

Lizbon stratejisinin onaylandığı 2000 yılından 2010’a geçen sürede bir kere daha anlaşıldı ki, zirve kararı almakla ekonomik hedefler tutmuyor. Kuşkusuz etkin işleyen kurumlar olmadan da AB sathında politikalar uygulamak zor. Genişleyen dünya ekonomik ortamında Avrupa projesi en azından üç boyutta derinleşmeli. Bu üç boyut aynı zamanda Türkiye açısından da müstakbel AB üyesi olarak ulusal çıkar yörüngemizi belirliyor:

1. Avrupa iç pazarının iyi işlemesi:  AB ülkeleri arasında mallar, insanlar, hizmetler, teknoloji ve para ulusal sınır engeli olmadan hareket içinde olabilsin. Ayrıca sosyal haklar, rekabet, tüketici hakları ve bilgi toplumu gibi politikalarla bu geniş pazar desteklensin.

2. Sınırlar ötesi konular için ortak politikalar:  ulaştırma altyapısı, telekom, iklim, enerji, … Biyolojik, dijital ve finansal virüsler...

3. Uluslararası rekabete karşı güç birliği:  Dünya Ticaret Örgütü, Çin, ABD, kaçak göç, güvenlik...

Bilanço ve Eylem

2000-2010 döneminde AB tabii ki birçok alanda çok önemli ilerlemeler başardı. Örneğin AB son 10 yıl içinde dünya internet coğrafyasında Kuzey Amerika’yı yakaladı, geniş bant yaygınlığında geçti, mobil teknolojilerde öncü oldu, telekom pazarı ve mali hizmetleri serbestleştirdi ve sağlık sigortası sistemini değişen koşullara uydurdu.

Bilimsel ve teknolojik yenilikçilik için vakfedilen ar-ge kaynakları arttı, fakat toplam gelirin yüzde 2’sini geçemedi. Hâlbuki ABD ve Japonya ile küresel rekabet için hedef yüzde 3 oranıydı. Üstelik 2000 yılında teleskopta bile görünmeyen Çin ve Hindistan bugün ar-ge alanında hızla yükselmekte. Kaynakların ülkeler arasında dağılması, toplam etkilerini AB düzeyine taşıyamamaları sorunu var.

Diğer taraftan, “Avrupa sosyal modeli” göreceli olarak krizde olsa da, dünyada en ileri sistem olmaya devam ediyor. Danimarka’da gelişen esnek sosyal güvenlik (“flexicurity”) yaklaşımı artık AB genelinde benimsenmekte. Çalışma yaşamında işin kendisini değil, çalışanı korumaya yönelik bir anlayış bu. Küresel rekabet ortamı sonucunda bazı işler ekonomik varlık nedenini kaybedebilir. İflas, tasfiye, küçülme veya üretimi başka ülkelere kaydırma gibi gelişmeler kaçınılmaz olabilir. Bu durumda işi, şirketi, sektörü korumaya çalışmak orta vadede daha büyük sosyal yıkımlar getirebilmekte. Bunun yerine çalışanı koruyan, insanlara yaşam boyu eğitim, girişimcilik, yeni iş, çocuklarının eğitimi, sağlık, konut edinme gibi konularda destek sağlayan bir esnek yapı gelişiyor. Daha fazla iş, daha az işsiz, daha geniş kadın istihdamı, daha genç işgücü, daha çok teknoloji, daha güvenli emeklilik, ... Kalkınmış veya hızla kalkınan tüm ülkelerin çok önemli bir siyasal gündem maddesi bu.

Başka bir dizi konuda da AB yeni atılımlar, hızlanmış değişimler peşinde:

- Artık AB Komisyonu’nun bir başkan yardımcısının münhasır yetki alanı “Dijital Gündem”. Bilgi ve iletişim teknolojileri, telekomünikasyon, bilgi toplumu gibi iç içe alanlardan oluşan bir gündem. Bir temel siyaset alanı. Protokolde önde gelen bir AB bakanlığı.

- Diğer bir yeni siyasal sorumluluk alanı, “İklim Eylemi”. Daha yeşil bir ekonomi, yeşil bir enerji ve yeşil enerji teknolojileri devrimine giden yıllardayız. AB bu evrimin öncülüğüne soyunuyor. Batı tüketim toplumu değişiyor.

Girişimcilik uzun süredir AB özel sektörünün ana teması. Türkiye’den TÜSİAD ve TİSK’in de üyesi oldukları Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu (BUSINESSEUROPE) bu konuda AB kurumlarına baskı yapıyor. Avrupa özel sektörü daha istikrarlı bir finansal ortam, kredi piyasası, vergi politikaları, küçük şirketlere destek, genç ve yaratıcı girişimciliğe öncelik talep ediyor.

Avrupa Birliği böylece “2020 Stratejisi” ile yeni bir on yıllık yolculuğa çıkıyor. Kaynakları, uygulama takvimi, küresel, Avrupalı, ulusal ve yerel düzeylerde ölçülebilir hedefleri belli bir eylem planı.

AB’nin oluşturmakta olduğu 2020 stratejisi Türkiye için de önemli bir müzakere çerçevesi. Aynı zamanda bir iç politika ve küresel rekabet gücü dosyası.

Tabii Dünya 2020’yi beklemeden çok değişecek. İlerlemenin bilançosu için de on yıl beklemeye gerek kalmayacak; ne AB, ne de Türkiye için.


 

"TÜSİAD Tartışma Makaleleri Dizini" güncel tartışmalara yönelik ve genel okuyucu kitlesi için TÜSİAD Araştırmacıları tarafından hazırlanan kısa makalelerden oluşmaktadır. "TÜSİAD Tartışma Makaleleri Dizini"nde yer alan görüşler yalnızca yazara aittir ve TÜSİAD’ın görüşlerini yansıtmayabilir. 

Bu kategoriden diğerleri: