Yeni Bir Türkiye Anayasası Yaratmak: Arap Baharı İçin Bir Fırsat Mı?*

 

 


Eray AKDAĞ, TÜSİAD Ankara Daimi Temsilcisi

 
*: Orijinali İngilizce olarak yazılan bu analizi ABD’li düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu’nun (The German Marshall Fund of the United States – GMF) “on Turkey” Serisi’nin bölümü parçası olarak yayımlanmıştır. GMF’in “on Turkey” Serisi, politika yapıcılar başta olmak üzere Atlas Okyanusu’nun iki yakasında Türkiye takipçilerine Türkiye’de siyaset ve dış politika alanlarındaki gelişmeleri kolay anlaşılır bir yapıda sunmayı amaçlamaktadır.
 
 
Yaratım: Başlangıç Şimdi Mi?
Türkiye, Haziran 2011 parlamento seçimleri ile yeni bir çağa yelken açmıştır. Zira yıllar süren kısır tartışmaların ardından, Türkiye yeni bir anayasa yaratmak için daha müsait bir atmosfere kavuşmuştur. Yaklaşık yüzde elli oy alarak üçüncü dönemi için seçilen AK Parti hükümeti yeni bir anayasanın yeni yasama dönemi için bir öncelik olduğunu belirtmektedir. Başbakan, Temmuz başlarında parlamentoda hükümet programını okurken şu ifadeleri kullanmıştır: “Bu dönemde milletimizin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden en önemli beklentisi yeni bir anayasa yapılmasıdır. Hükümet ve AK Parti Grubu olarak bu konuda tam bir kararlılık içerisindeyiz. AK Parti olarak yeni anayasanın mümkün olan en geniş katılımla hazırlanmasını, tüm toplumsal kesimlerin taleplerini yansıtan tam bir toplum sözleşmesi olmasını arzuluyoruz… 24. dönem Meclis yapımız yeni anayasanın en geniş temsil ve uzlaşma ile yapılması için büyük bir fırsat sunuyor.”(1)  TBMM’de yaklaşık yüzde kırk beş oy oranını temsil eden üç muhalefet partisi de bu girişime yeşil ışık yakmaktadır. Kuşkusuz siyasi partilerin bir süredir seslendirmekte olduğu anayasal taleplerin bir kısmı birbiriyle uyumlu değildir ve bu durum demokratik bir bilek güreşi başlatmaktadır. Yine de, meşhur ifadesiyle “Bir gül bahçesi bile dikenlerle doludur!” ve Türkiye, parlamentodaki yüzde doksan beşlik temsil düzeyiyle, yeni bir anayasa oluşturabilmek için şimdiye kadarki en büyük şansa kavuşmuş görünmektedir. Bu beklenebileceğin en iyisidir!

Kısa Arka Plan Veya “Reform İhtiyacı”
Geçtiğimiz on yıllık dönemde pek çok politik krizin altında yatan sebep anayasa olmuştur. Örneğin cumhurbaşkanını seçmek için bir “toplantı nisabı” gerekli midir? Anayasa’daki ilgili “nitelikli çoğunluk” kavramının; “ilgili oturuma katılımı” mı, yoksa “ilk turda cumhurbaşkanını seçmek için gerekli oy sayısını” mı tanımladığı açık değildir. Ya da parlamento, belirli alanlarda anayasayı değiştirme yetkisine sahip midir? Zira başörtüsünü kamusal alanlarda serbest bırakan anayasa değişikliği, Anayasa Mahkemesi tarafından baştaki ilk üç temel maddenin geniş bir yorumuna dayanılarak iptal edildiğinde tarihi bir içtihat oluşmuştu. Mahkemenin uzun müzakerelerin ardından verdiği ve çok tartışılan kararları, aslında anayasanın hukuki yorumuyla başlayan siyasi sorunların kaynağına bir çözüm getirmekten uzak kalmıştır.
 
Her ne kadar yıllar boyunca gerçekleştirilen anayasa değişikliklerinin gerekli transformasyonu sağladığı iddia edilebilir olsa da, bu iddia kuvvetli bir dava oluşturamayacaktır; ne de olsa bir duvardaki tuğlaların bir kısmının, hatta çoğunun değiştirilmesi bile duvarın durduğu yeri veya duvarın ışığı keserek kısırlaştıran gölgesinin nereye düştüğünü değiştirmez. Son çeyrek yüzyıl içerisinde gerçekten de dikkate değer sayıda madde –yaklaşık olarak 180 maddenin 80’i– tamamen ya da kısmen yeniden yazılmıştır. Öte yandan pek çok durumda nitelik nicelikten daha hayatidir ve hala yapılması gereken özlü değişiklikler bulunmaktadır.
 
Türkiye İçin Çağdaş Bir Anayasa Neleri İçermelidir?
İhtiyaçları ortaya koymadan önce ilerlemenin hakkını teslim etmemiz gerekir. Anayasadaki çeşitli değişiklikler sayesinde büyük bir sıçrama gerçekleştirilmiştir. Bu sıçramada AB’den ilham alarak gerçekleştirilen ve diğer pek çok ilerlemenin yanı sıra idam cezasının kaldırılmasını da içeren kritik 2001, 2004 ve 2010 paketleri özellikle etkili olmuştur. Bununla birlikte hala kat edilmesi gereken uzun bir yol bulunmaktadır.
 
Anayasanın yazım süreci de, neredeyse kabul edilecek metin kadar önemlidir.
 
Öncelikle anayasanın yazım sürecinin de neredeyse kabul edilecek metnin kendisi kadar önemli olduğu belirtmek gerekir; zira bu süreç birbirinden farklı unsurlardan oluşan bir orkestranın ahenge kavuşmasına yardımcı olur. Taslağın yazım süreci açık, şeffaf ve katılımcı olmalıdır. Toplumdaki farklı kültürel ve dini kesimlerin, çeşitli sosyo-ekonomik grupların üyelerinin, iş dünyasının ve çalışanların temsilcilerinin, sivil toplum kuruluşlarının ve üniversitelerin etkili katılımı, çağdaş bir anayasanın yaratılması için anahtar unsurlardan birisidir. Bu yöntem; bütün muhtevası kaynatılıp yoğunlaştırılan donuk bir homojen çorba yerine, parçaların kendine özgü niteliklerini ve renklerini koruyan lezzetli bir salata yapılmasını mümkün kılacaktır.
 
İkinci bir hayati gereksinim ise anayasa ile oluşturulan temel ilkelere, kurallara ve kurumlara dairdir. Yukarıda bahsedilen tam çözüme kavuşturulmamış temel konuların ötesinde, orijinali 1982’de bir askeri darbe sırasında yazılan anayasanın ruhu ve dili de değişmelidir. Anayasanın mevcut metni, ruhu ve yapısı hala en azından gayri sivil ve sınırlayıcı olarak algılanmaktadır.
Çok farklı talepleri karşılayabilmek için nihai hedef; bütün vatandaşların bir arada özgürce yaşama iradelerini yansıtacak özgün bir toplum sözleşmesi hazırlamak olmalıdır. Bu perspektif bizi insan haklarına dayalı, hukukun üstünlüğünü güçlendirmek için gerekli bütün mekanizmaları içeren, birey odaklı, farklı sosyal çevrelerden gelen ve birlikte yaşayan vatandaşlar arasında güçlü bir bağ kuran, kimlik sorgularına ortak değerler temelinde eşit vatandaşlar olarak birleştiren bir yaklaşımla cevaplayan yeni ve ilerlemeci bir anayasa oluşturmak için bir seri temel değere götürmektedir. Anayasa ayrıca din ve vicdan özgürlüğü konusundaki sorunları çözmeli ve etkili fonksiyon gösteren çoğulcu ve katılımcı bir parlamenter demokrasi oluşturmak amacıyla denge ve kontrol mekanizmalarını güçlendirmelidir.
 
Bu temel değerler açık bir perspektif ve vizyon oluştursa da, hukuken bağlayıcı nitelikte ve kaynak teşkil edecek resmi bir metin oluştururken bahse konu yol haritasının daha anlaşılır şekilde ortaya konulması gereği açıktır. Öte yandan, anayasa çeşitli sorunların ve teknik detayların uzun bir dökümünü listelemek için uygun bir belge de değildir.  Yine de sınırlayıcı olmaktan ziyade yol gösterici nitelikte bazı olmazsa olmaz (sine qua non) (2) şartlar sıralanabilir. 
 
Nihai gaye, vatandaşların birlikte özgürce yaşama iradelerini yansıtan gerçek bir sosyal sözleşme oluşturmak olmalıdır.
 
Yeni anayasa öncelikle toplumu bölen üç temel sorunu hedefleyerek “toplumun üç bölenini üç birleştirene” dönüştürmelidir. Bu üç temel sorun –din ve vicdan özgürlüğü, kimlikler meselesi ve kuvvetler ayrılığı ilkesi (trias politica) (3) – konsensus hedefleyen ve geniş katılımı teşvik edecek bir süreçle parlamentoda çözüme kavuşturulmalıdır. İkinci olarak siyasi partilere dair yasakların Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu ile uyumlu bir şekilde düzenlenmesi elzemdir. Cezalar ve yaptırımlar siyasi partilere değil, öncelikle davranışları kanuna aykırı olan kişilere uygulanmalıdır. Üçüncü olarak seçim sistemi siyasi partileri düzenleyen mevzuatın reforma tabi tutulması gerekmektedir. Parlamentoya girebilmek için aşılması gereken yüzde 10’luk seçim barajı önemli bir problem teşkil etmesine karşın, bunu basit bir aritmetik sorununa indirgemek de aynı aranda problematiktir. Seçim sisteminin mekaniği ve ilgili düzenlemeler parlamentoda adil ve oranlı temsili güvence altına alacak şekilde reforma tabi tutulmalı ve vatandaş katılımını arttırmak amacıyla seçmenler ile parlamenterler arasındaki ilişki güçlendirilmelidir. Bu şartların yanı sıra, üniversitelerin akademik özgürlük ve özerkliğini garanti altına almak ve daha da geliştirebilmek amacıyla yeni bir yapı oluşturulması gerekmektedir. Son olarak –ama en önemsiz olarak değil– belirli anayasal güvenceler yaratarak kadınların siyasete katılımını güçlendirmek hayati bir unsurdur.
 
Yeni anayasa toplumu bölen üç temel sorunu hedefleyerek toplumun üç bölenini üç birleştirene dönüştürmelidir.
 
Arap Baharı için Bir Fırsat?
Kayıt düşmek gerekir ki; demokratik ve geniş katılımlı bir süreçle yeni bir anayasanın oluşturulması için Türkiye’ye eşsiz bir fırsat sunulmuştur. Bu konu “Türkiye için bir diğer ulusal konu” olarak görünebilirse de; özellikle de Arap Baharı’nın beklenmedik ve güçlü rüzgarlarına şahit olurken, bütün Orta Doğu ve Kuzey Afrika (ODKA) bölgesi için eşsiz bir fırsat da olabileceği fark edilmelidir. Yukarıda değinilen değerler ve şartlar seti anayasal yapısını modernize etmek isteyen bütün ülkelere uygulanabilir niteliktedir. Türkiye, bu parlak örnek yoluyla, komşu hükümetler için büyük bir itki yaratabilir ve bu ülke halklarını ilerlemek konusunda cesaretlendirebilir.
 
Türkiye  komşu hükümetler için büyük bir itki yaratabilir ve bu ülke halklarını ilerlemek konusunda cesaretlendirebilir.
 
Türkiye’nin en azından ODKA ülkeleri büyük çoğunluğuna (veya Arap dünyasına) neden doğrudan bir model olamayacağının bariz sebepleri ortada olmasına karşın, Türkiye’deki gelişmelerin dolaylı yayılma etkilerinin önemini ve Türkiye’nin bölgedeki yumuşak gücünü ihmal etmek de aynı derecede bariz bir hata olacaktır.
 
Öncelikle Türkiye bölge için paha biçilemez bir ilham kaynağıdır. Günlük yaşamı ve Türkiye’deki sofistikasyon düzeyini zihinlerde canlandıran medya ve özellikle de sosyal medya, çeşitli ODKA ülkelerinin halkları için gittikçe daha erişilebilir olmaktadır. Türkiye ayrıca bu yıl bölgeden yaklaşık iki milyon turist tarafından ziyaret edilerek bu komşu ülkelere örnek teşkil edecektir.(4)
 
Türkiye ekonomisindeki büyüme, bundan kaynaklanan refah ve zenginlik de çekici bir diğer unsurdur. Türkiye’nin makroekonomik başarısı ve zenginleşerek renklenen yaşam tarzı ODKA bölgesinden gittikçe daha çok artan sayıda insanı cezbetme potansiyeline sahiptir.
 
Türkiye için üçüncü bir cazibe de şimdiden anayasada yer alan ve toplumun önemli bir unsuruna dönüşmüş olan sosyal devlet ilkesinin uygulanmasına dairdir. Yıllar süren siyasal ve sosyal transformasyon, daha iyi ve daha geniş kapsamlı sosyal entegrasyon için kendini ispat etmiş yöntemlerin yaratılmasına giden yolun zeminini döşemiştir. Tunus’ta sürecin nasıl başladığı ve hızla şiddetli bir yangına dönüşen kıvılcımı ateşlediği hatırlandığında, bu konunun ODKA bölgesi için kritik bir problem olduğu açıktır.
 
Son olarak Türkiye ile ODKA ülkeleri arasında sürekli artan ticari ilişkinin artan diyalog ve işbirliğine giden yolu kolaylaştırarak entropi(5)  için daha az yer bıraktığını da hatırlamalıyız. Yeni ve çağdaş bir anayasanın –özellikle de geniş bir konsensus yoluyla– kabul edilmesi güvenilir somut bir çapa ve kıyaslama için bir kriter ortaya koyacaktır. Komşularına Batı türü reform ve modernleşme ilhamı vermek için Türkiye şimdi bir diğer fırsat sağlamaktadır ki, bu fırsat son kertede hepimiz için; ODKA, AB ve ABD için bir kazan-kazan-kazan hikayesi yaratabilecektir.
 

---------------------------
(1) AA — Anadolu (Haber) Ajansı: http://www.aa.com.tr/en/constitutional-amendment-most-urgent-issue.html
(2) Hukuk literatüründe uyulması zaruri, varlık-yokluğu birbirine bağlayan koşulu Latince ifade.
(3) Hukuk ve siyaset bilimi literatüründe detaylı tanımlanan yönetim gücünün dengelenmiş üçlü ayrımı.
(4) AA: http://www.aa.com.tr/en/number-of-arap-tourists-grows-75.html 

(5) Fizik literatüründe bir sistemdeki düzensizliğin/faydasız enerjinin, sistemi bozana kadar zamanla daha çok yıpratması.




 

"TÜSİAD Tartışma Makaleleri Dizini" güncel tartışmalara yönelik ve genel okuyucu kitlesi için TÜSİAD Araştırmacıları tarafından hazırlanan kısa makalelerden oluşmaktadır. "TÜSİAD Tartışma Makaleleri Dizini"nde yer alan görüşler yalnızca yazara aittir ve TÜSİAD’ın görüşlerini yansıtmayabilir. 




 
Bu kategoriden diğerleri: