"Kamu Politikaları Uygulama Örnekleri Bağlamında Deneysel ve Davranışsal İktisat"

“İktisadi kanunları anlamanın bir yolu kontrollü deneyler yapmaktır.
Ne yazık ki iktisatçılar, kimyacıların ya da biyologların yaptığı gibi
kontrollü deneyler gerçekleştiremezler çünkü onlar gibi
diğer birçok önemli faktörü kolayca kontrol altında tutamazlar.
Bu yüzden iktisatçılar, meteorologlar ya da astronomlar gibi
büyük oranda gözleme başvururlar.” (Samuelson ve Nordhaus, 1985)

Kamu Politikaları Uygulama Örnekleri Bağlamında Deneysel ve Davranışsal İktisat

Ü. Barış URHAN, TÜSİAD Ankara Daimi Temsilciliği TBMM ile İlişkiler Uzmanı

Güneşli bir Ankara gününde Kızılay'da yürürken bir hanımefendi, "Buyruuun, kan bağışı" diyerek ben dahil önünden geçen insanlara sesleniyordu. Sesleniş biraz komik geldi, ne yalan söyleyeyim. “Buyruuun, taze döner” ya da “buyruuun, arkada bahçemiz mevcuttur” seslenişlerini hatırlattı bana. Birkaç saat geçtikten sonra Tunalı Hilmi Caddesi’nde yürürken bir palyaço ile karşılaştım. Elindeki renkli şekerleri satıyordu. Açıkçası pek de sevmem o şekerleri. Yaklaştı, “1dk’nızı alabilir miyim?” dedi. “Tabii” dedim. Birkaç kelime iltifatta bulundu, şeker sattığını söyledi, almak isteyip istemediğimi sordu. Ücretini sordum, 3TL’ye aldığını, üzerindeki makyajlara para harcadığını; dolayısıyla makul bir ücret ödenmesinden memnun olacağını söyledi. Ben de 5TL vererek şekerlerden 1 tane aldım. Hem ben o kısacık sohbetten mutlu oldum hem de o, şekerlerinden 1 tane daha satabilmiş oldu. Peki, insan hayatı için bu kadar kritik olan “kan bağışı” konusundaki ikna metodu ile şeker satan palyaçonun metodu arasında nasıl bir farklılık vardı ki birisi bedava olduğu halde para vermem gerekene “tavlanmıştım”?

Deneysel ve davranışsal iktisat; günlük hayatta, gazetelerde, dergilerde, dost meclislerinde iktisadı “dolar indi, faiz çıktı” şeklinde özetlenebilecek bir perspektifte görenlere aslında bu işin hayatın ta kendisi olduğunu hatırlatan bir alandır.

Deneysel ve davranışsal iktisat alanında uzun yıllardır sürdürülen çalışmaların bilim camiası tarafından tanınırlığı 2002 yılında Nobel Ekonomi Ödülü’nün bu alana verilmesi ile oldukça artmıştır. Ödül iktisatçı Prof. Dr. Vernon Smith ve hayatında formel hiçbir iktisat eğitimi almamış psikolog Prof. Dr. Daniel Kahneman'a verildi.

İktisatçılar deney yaparlar mı? Beyaz önlüklü iktisatçılar, hı? Kulağa ilginç geldiği kadar biraz da inanası güç geliyor değil mi?

Deneysel ve Davranışsal İktisat: Tanım ve Tarihsel Gelişim

“Beyaz önlüklü iktisatçılar”ın hikayesi 1930’lara kadar uzanır. Deneysel ve davranışsal iktisadı tarihsel gelişimi açısından üç ana başlık altında inceleyebiliriz:

  • Bireysel Tercihler
  • Oyun Teorisi
  • Endüstriyel Organizasyon

Aslen bir Psikoloji profesörü olan Thurstone, iktisadın bilim olma sınavını geçebilmesi için sayısal çalışmaların önemli olduğunu savunmuş, bu alandaki ilk çalışmayı Schultz ile gerçekleştirmiştir. İktisatta kullanılan kayıtsızlık eğrileri üzerine yapılmış bu çalışma, bir iktisat dergisinde değil, bir sosyal psikoloji dergisinde (Journal of Social Psychology), yayımlanmıştır. Bu durum alanın daha ilk gelişim yıllarında psikoloji ile bağlantısını göstermesi açısından önemli bir sinyal vermiştir. Thurston’un bu ilk çalışmasını takiben 1950’li yıllarda bir taraftan bugün iktisatçılar arasında “Allais Paradoksu” olarak adlandırılan çalışmasıyla Maurice Allais; diğer tarafta oyun teorisi alanında sonradan yaptığı çalışmalarla Nobel Ekonomi Ödülü’nü kazanan Thomas Schelling ve endüstriyel organizasyon alanında ise Vernon Smith’in hocası E. H. Chamberlin’in çalışmaları dikkat çekmektedir. Tüm bu çalışmalar, 2002 yılında Nobel Ekonomi Ödülü’nün bir iktisatçı ve psikolog arasında paylaştırılmış olmasının aslında tarihsel bir birlikteliğin tasdiki niteliğinde olduğunu göstermiştir.

Uygulama Alanları

Akademik araştırma düzeyinde genellikle karar verme teorisi altında birçok çalışmanın yapıldığı bu alanın daha etkin ihale uygulamalarının tasarlanmasından, gıda tüketiminde israftan kaçınarak tasarrufa gidilmesinin özendirilmesine; kamusal malların tüketiminden, o mallara yapılacak katkılarda ülke vatandaşlarının motivasyonlarının artırılmasına kadar mikro iktisat ve makro iktisadı kapsayan birçok alanda iyi uygulama örneklerini görmek mümkündür. Öne çıkabilecek bazı başlıkları ve uygulama örneklerini şöyle sıralayabiliriz:

İhale Tasarımı Deneyleri: İhale, bir diğer yaygın kullanımıyla açık artırma özellikle kamu alımları ve özelleştirmeler olmak üzere Türkiye’de sıklıkla duyduğumuz alanlardan bir tanesidir. Dünyadaki tezahürü de yine benzer olan bu alana dair deneysel iktisat çalışmaları, kontrollü laboratuvar deneyleri ile daha etkin ihale mekanizmalarının nasıl olabileceği sorusunu araştırmaktadır.

Kamusal Mal Deneyleri: Kamusal mala, genelde kullanılan “kamunun ürettiği mal ve hizmetler” tanımından farklı olarak, iktisatçılar açısından bakıldığında şu 2 özelliğe sahip olması beklenir: i) rekabet edilebilir olmayan; yani bir kişinin kullanımının diğer kişilerin kullanımına engel olmaması durumunu sağlaması. Örneğin temiz hava, güneş ışığı vb. ii) dışlanamaz olması; yani bir kez sağlandığında herkesin kullanımına açık olması. Örneğin devlet televizyonu ve radyosu yayınları, sokak ışıklandırması vb. Kamusal mallardaki en önemli problem ise “bedavacılık” problemidir. Herkes bu hizmetten faydalanmak isterken, bu istek bir bedel ödemek söz konusu olduğunda aynı derecede yüksek olmaz. Deneysel ve davranışsal iktisat bu konudaki güdüleyicilerin, kuralların, sistemin nasıl olması gerektiği ve mevcut sistemde hangi yönlerde aksamaların olduğunun tespiti ve “tedavisi” için çalışmalar yapmaktadır.

Emek Piyasası Deneyleri: Emek piyasası özellikle makro iktisatçıların ilgilendiği bir alan olmasından dolayı belki de deney yapmanın bir hayli zor olabileceği düşünülen alanlardan birisidir. Oysa hakikat hiç de öyle değil! Deneysel iktisatçılar bu alanda da boş durmamış ve uzun yıllara yayılan bir literatür oluşturmuşlardır. Çalışılan temel konular iş arama modelleri ve onların teorik hipotezlerinin test edilmesi, çalışma-dinlenme arasındaki mübadele (taksim) konuları, piyasa fiyatları üzerinde verilebilecek maaşın çalışan performansı üzerine etkileri vb.’dir.

Karar Vermeyle İlgili Anomalilere Dair Deneyler: Belki de psikoloji disiplininin en açık katkılarını verdiği alan olarak öne çıkabilecek anomaliler; deneysel ve davranışsal iktisatçıların ilgilendiği önemli alanlardan birisini oluşturuyor. Bu anomalilerden iktisadi meseleler açısından öne çıkanlarını; sahiplik/aidiyet etkisi (endowment effect), kayıplardan kaçınma (loss aversion) ve statükoculuk (status quo bias) olarak ele alabiliriz.

Pazarlık Deneyleri: Ülkemizde her Kurban bayramında karşılaşılan ve haber programlarının vazgeçilmez görüntüsü olan “el sıkışma ve sıkılan eli durmadan sallama” biçiminde yapılan alış verişten, kapalı çarşıda turistlere satış yaparken daha inandırıcı olmak adına hesap makinesini kullanan satıcının yaklaşımına[*], evliliğe giden yolda çiftler arasında gerçekleşen her türlü taviz alma, taviz verme düellolarından, ABD Başkanı Barack Obama’nın ABD Temsilciler Meclisi Sözcüsü Cumhuriyetçi John Boehner ile 2013’te gerçekleşen “Government Shutdown” sırasındaki görüşmelerine kadar “pazarlık teorisi” yaşamın her alanında karşılaştığımız konularla ilgilenmektedir. Deneysel iktisatçılar da deneyler marifetiyle teorik ön kabullerin ve bu doğrultudaki tahminlerin geçerliliğini sınamaktadırlar.

Varlık Piyasaları Deneyleri: Piyasadaki aktörlerin aynı zamanda hem alıcı hem de satıcı olabildiği bu piyasalardaki teorik ve ampirik çalışmalara dair deneyler ise alanın bir diğer ilgi mecralarından birisini oluşturuyor. Bu piyasalardaki enformasyonun dağılımı, asimetrisi, etkinliği gibi konuların yanı sıra piyasada oluşan balonlar da bir diğer ilgilenilen konu olarak öne çıkmaktadır.

Endüstriyel Organizasyon Deneyleri: Firma teorisi kapsamında değerlendirilebilecek endüstriyel organizasyon alanı; firmalar, kamu ve bu kesişim kümesinde piyasanın yapısını, işleyişini ve kısıtlarını inceler. Deneysel ve davranışsal iktisat da tam bu noktada devreye girerek monopol piyasalar, firmalar arası rekabetin işleyişi, kamunun piyasada oyun kurucu olarak rolünün firmalar (ve dolayısıyla rekabet) üzerindeki etkileri bağlamındaki teorik yaklaşımları teste tabi tutar. Yapılan deneyler ağırlıklı olarak monopol piyasalar, (üretici bazlı) piyasa gücü, rekabet, yoğunlaşma, ürün farklılaştırması vb. konular üzerinde durmaktadır.

Kamu Politikaları Pratikleri: Dünya'dan Örnekler

Bir önceki bölümde verilen örnek uygulama alanları ve daha fazlası, kamu politikası uygulayıcılarının da gündeminde. Deneysel ve davranışsal iktisatçıların hükümetler nezdinde bir süredir kamu politikalarına, görüş ve öneri sunmalarıyla daha da belirginleşen bu yönelim yakın zamanda ABD ve İngiltere’de önemli örneklere sahne oldu.

Office of Information and Regulatory Affairs (OIRA): ABD Başkanı’nın yönetim ofisine bağlı olan ve kamu politikaları uygulamaları ve taslak düzenlemeler üzerinde çalışan bu ofisin 2009-2012 yılları arasında yöneticisi olan Cass Sunstein, aynı zamanda deneysel ve davranışsal iktisadın kamu politikaları uygulamaları açısından önemli bir kitap olan Nudge: Improving Decisions about Health, Wealth, and Happiness kitabının da ortak yazarıdır. Kitap davranışsal iktisadın önemli isimlerinden olan Richard Thaler ile birlikte yayına hazırlanmış ve büyük ölçüde Thaler ve Kahneman’a atfedilen “Nudge Theory” bağlamında örnek konular çerçevesinde uygulama örneklerini anlatan bir kitaptır.

Sunstein’in OIRA’nın yöneticiliğini yaptığı dönem, ABD Başkanı Obama’nın başının tatlı belası olan Medicaid ve Medicare başta olmak üzere birçok düzenlemenin OIRA’nın ellerinden geçtiği bir dönem. Dolayısıyla “Nudge Theory”e dair etkilerin bu dönem içerisinde üzerinde çalışılmış olan kamu sağlığı ve güvenliği, çevre, finansal sistemler vb. birçok konu üzerinde etkili olduğu düşünülebilir.

Behavioral Inside Team (BIT): Cass Sunstein’in çalışmalarından etkilenen sadece ABD değildi kuşkusuz. İngiltere’de de 2010 yılında kurulmuş ve hükümete bağlı olarak çalışan BIT, bir yıl kadar bir süredir devlet, çalışanlar ve STK ortaklığında bağımsız bir şirket olarak çalışmalarını sürdürüyor. Direktörlüğünü kurulduğu 2010 yılından bu yana Dr. David Helpern’in yaptığı bu ekip Birleşik Krallık’ta ortaya konulacak politikaları deneysel ve davranışsal iktisadın çıktıları ile zenginleştirerek onlara yön vermeye çalışıyor. Ekip yaptığı çalışmalarla yol fiyatlaması uygulamalarından elde edilen gelirlerin artışına, mahkeme kanalıyla kesilen para cezalarının daha az maliyetle tahsilatına ve hatta hemen hemen her hükümetin sorunu olan vergi toplamada, toplanan vergide artışa olanak sağlamışlar.

Behavioral Economics Team (BET): Konu AB’nin gündemine de girmeyi başarmış ve Avrupa Komisyonu’na bağlı olarak çalışan “Join Research Center”ın altındaki enstitülerden bir tanesi olan Institute for Health and Consumer Protection’a bağlı olarak Behavioral Economics Team kurulmuş. Bu yapı da yine İngiltere örneğine benzer bir şekilde çalışmalarını sürdürmüştür.

Doğrudan kamu politikalarına katkı verebilme kabiliyetine sahip bu yapıların yanında geçtiğimiz yıl OECD tarafından yayımlanmış olan Regulatory Policy and Behavioural Economics başlıklı rapor da bu minvalde bahsedilmesi gereken önemli bir başvuru kaynağı olmaktadır. Bu çalışma 2 temel örnek olarak verilen ABD ve İngiltere’nin yanı sıra Danimarka, Norveç, Fransa ve Avusturalya örneklerine de yer vermektedir.

Türkiye İçin Uygulama Alanı Önerileri

Buraya kadar yapılan açıklamalar aslında bu alanın laboratuvara bağlı olmanın çok ötesinde, sahada da uygulama alanlarının olabileceğini göstermektedir. Peki, Türkiye’de an itibariyle Bakanlıkların takip ettikleri politikalar açısından deneysel ve davranışsal iktisat çalışmaları ışığında ne gibi uygulama örnekleri çıkabilir?

• Organ Bağışı: Kızılay, kan bağışı ile ilgili hazırladığı kanver.org isimli internet sitesinde şu bilgiyi vermektedir:

“Gelişmiş ülkelerde gönüllü kan bağışlarının nüfusa oranı %5’e ulaşırken bu oran ülkemizde %3.6 civarındadır. Gönüllü kan bağışçılarının sayısındaki yetersizlik karşımıza önemli bir problem olarak çıkmaktadır.”

İlgili siteyi incelediğimizde aslında durumun bir hayli iyi olduğunu, 2004 yılında 305 bin ünite kan bağışı alınmışken, 2013 yılında bu rakamın 1,8 milyon ünite kana çıktığını görüyoruz. Her ne kadar Kızılay, hedefi olan “ihtiyacın %100’ünü karşılama” noktasından %15’ler civarında uzak olsa da rakamlar iç açıcı. İlgili siteden kan bağışı ile ilgili birçok kampanya yapıldığını; 10 defa kan bağışı yapana bronz madalya verilmesinden 35 defa kan bağışı yapıldığında plâket verilmesine kadar uzanan farklı kademelerde bağışçıların onurlandırdığını öğrenmekle birlikte, kan merkezinden hastaneye doğru bir kan çıkışı olduğunda bağışçının telefonuna “Sayın XXX, Türk Kızılay’ına bağışladığınız kan ihtiyaç sahiplerine iletilmiştir. Hayat kurtardığınız için teşekkürler…” şeklinde bir mesaj geldiğini de yine aynı internet sitesinden öğreniyoruz. Demek ki, her şeye rağmen, kan bağışında ciddi bir ilerleme kaydetmiş durumdayız. Peki, bu ilerlemeye nazaran acaba bir hayli önemli bir başka gönüllülük temelli ihtiyaç olan organ bağışı karnemiz nasıl? AB’ye kıyasla yaşayan donör sayısı itibariyle hiç de fena bir durumda olmamamıza karşın kan bağışındaki başarımızın bir hayli gerisindeyiz! Buradan akla şu soru geliyor: Donör sayımızı nasıl artırabiliriz?

Öncelikle konunun mevzuat boyutuna bir bakalım: 2238 Sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanun gerekli düzenlemeyi yapıyor. Kanunun “Ölüden Organ ve Doku Alınması” ile ilgili kısmında kişi hayattayken bu konuda bir yazılı belge ya da tanık bırakmışsa doğrudan; değilse ölüm anında yakınlarının muvafakatı ile organ alımının mümkün olduğunu belirtmekte. İlgili Kanunun 14. Maddesindeki şu cümle ise bir hayli ilginç: “Aksine bir vasiyet veya beyan yoksa, kornea gibi ceset üzerinde bir değişiklik yapmayan dokular alınabilir.” Buradaki “ceset üzerinde bir değişiklik yapmayan” ibaresi aslında gözle görülür, estetik açıdan fark edilir bir değişiklik yapmayan anlamında yazılmıştır. Burası göstermektedir ki özellikle ölümden sonra, eğer kişi yaşarken bu konuda yazılı/sözlü (ve tanıklı) bir beyanda bulunmamışsa, ailesinin estetik kaygılar sebebiyle organ bağışına sıcak bakmaması mümkün.

Buraya kadar olan açıklamalardan önereceğim ilk reçete kan bağışı formlarına bir satır eklenerek organ bağışı talebinde bulunulması. Zaten hâlihazırda hayat kurtarma niyeti ve motivasyonuyla gelmiş bir kişiye organ bağışının faydaları anlatılsa; bu şekilde hayatı kurtulmuş kişiler hakkında bilgiler verilse ve akabinde bağışçı olup olmayacakları sorulsa acaba organ bağışçısı sayımızda bir artış olur mu? Peki, bunu denesek ne kaybederiz? Ne kazanırız? İlk akla gelen herhalde bunun iyi bir fikir olduğu olabilir. Oysa deneysel iktisatla uğraşıyorsanız üzerinde düşünmeniz gereken en önemli şey değiştirmeyi planladığınız değişkenlerin hangi diğer değişkenler üzerinde etkisi olduğunu iyi tahmin ederek işe koyulmanız gerektiği. Peki ya bu uygulama kan bağışçıları arasında rahatsızlık yaratır ve organ bağışlarını artıralım derken kan bağışlarında bir düşmeye sebep olursa? İşte bu yüzden bu tarz hipotezleri bir deneysel iktisatçı gözetiminde test etmek hayat kurtarır!

• Enerji Tasarrufu: Malumunuz, enerjide dışa bağımlı bir ülkeyiz. Hele ki bu makalenin yazıldığı Şubat ayı itibariyle şu soğuk kış günlerinde kabaran faturalarla bunu daha iyi hissediyoruz. Peki, cebimizi bu kadar yakmasına rağmen neden evde kısa kollularla gezmek yerine daha az yakıt kullanmaya; bir odadan diğerine geçerken elektrik düğmesine küçük bir dokunuş yapmaya; beyaz eşya, televizyon vb. alırken fiyatına baktığımız ciddiyetle olduğu kadar orta ve uzun vadeli enerji tasarrufuna katkısına bakmaya eriniyoruz? Richard G. Newell ve Juha V. Siikamäki’nin 2013 yılında NBER’dan yayımlanan çalışmaları enerji tasarrufuna “enerji etiketleri” yoluyla bakmış. Hepimiz şu etiketleri hatırlarız herhalde:

Kaynak:http://www.makeuseof.com/tag/energy-saving-tips-for-buying-using-electronics/

Bir ürün alırken buna dikkat eder misiniz? Mesela A+++ ile A++ arasında 300TL fark varsa hangisini alırsınız? Yine enerji verimliliği sizin için bir tercih sebebi olur mu? İşte Newell ve Siikamäki’nin çalışması bu etiketlerde yıllık enerji maliyetinin ekonomik değerinin de yazılmasının, aslında sadece onun yazılmasının, tüketici tercihlerini büyük oranda etkilediğini göstermiş. Bu şu demek; eğer bu etiketin yerine “Bu buzdolabı yılda 800TL’lik enerji tüketir, fiyatı 1.000TL’dir. Şu buzdolabı ise yılda 650TL enerji tüketir ve fiyatı 1.500TL’dir” dersem muhtemelen bir kısmınızı pahalı ama enerji dostu olanına yönlendirebilirim.

Enerji tasarrufu ile ilgili bir başka çalışma da hâlihazırda ABD’de uygulanan “Yeşil Düğme” uygulaması. Beyaz Saray’ın çağrısına cevaben özel sektör tarafından geliştirilen bu sistemle tüketiciler enerji tüketimlerine dair veriyi bilgisayarlarına veya akıllı telefonlarına indirerek düzenli olarak takip edebiliyorlar.

London School of Economics’ten Paul Dolan ve Robert Metcalfe tarafından 2013 yılında yapılan bir çalışma, yeşil düğme uygulamasının bir miktar daha zenginleştirilerek enerji tasarrufuna nasıl daha fazla katkı sağlanabileceği ile ilgili önemli ipuçları veriyor. Dolan ve Metclafe yaptıkları deneyde, kişilere kendi tüketimleriyle beraber mahallelerinde benzer büyüklükteki evlerin tüketimi hakkında da bilgi vermiş; bu bilgilerle birlikte enerji tüketimlerini nasıl değiştirebileceklerine yönelik de ek bilgi sunmuş. Çalışma bu bilgilerin yaklaşık %9 oranında enerji tasarrufuna imkân sağladığını göstermiştir.

Dora Costa and Matthew Kahn tarafından 2010 yılında yapılmış bir çalışma ise aslında siyasi görüşlerine göre komşularınızın enerji tüketimleri hakkında bilgi verilmesinin de etkili olabileceğini göstermiş. Demokratlar, demokrat komşularının elektrik tüketimlerini öğrendiklerinde, onlara göre kendi tüketimlerini de güncellemiş ve yaklaşık %3’lük bir enerji tasarrufu ortaya çıkmış, oysa Cumhuriyetçilerde durum bunun tersine olmuş; tüketim az da olsa artmış. Çalışma tek bir mesajın ve aynı kanalın herkes için benzer etki vermediğini ancak bu yaklaşımın belli bir etkisi olabileceğini göstermiştir.

Peki, Türkiye için bu örneklerden neler çıkartabiliriz? Öncelikle tüketimimizin miktarı hakkında güncel bilgi edinebilmemizin, bir önceki ay ve dönem itibariyle ne kadarlık reel tüketim artışımızın olduğunu görmemizin enerji tüketimimizi kontrol altında tutabilmemiz açısından bir hayli önemli olduğu açık. Kayıp kaçak oranı, sayaç okuma bedeli vb. başlıklarla ilgili tartışmaların enerji tüketiminin sağlıklı takibinin önüne geçen tartışmalar olmasına karşın, her bilginin tüketici tarafından minimum da olsa dikkatlice incelenebileceğini gözden kaçırmamamız lazım. Peki ya çevremizde ya da yanı başımızda; karşı apartmandaki ailede enerji tüketiminin ne kadar olduğunu bilsek, bunun bize etkisi ne olur? Aile faciası? “Hanım bu fatura ne böyle? Bak, karşıdakiler 80TL veriyormuş, biz 150TL veriyoruz! Gören de ordu besliyoruz sanır!” tartışmalarından geriye enerji tasarrufu düşüncesi kalır mı sizce? Eh, bunun da denemesi bedava; tabi ki bir deneysel iktisatçının kontrolü altında olması şartıyla!

Deneysel ve davranışsal iktisat bir yandan iktisadın teorik altyapısını sınayan çalışmalarla teoriye alan açmakta diğer yandan da gündelik hayatta kolayca kullanılabilir yaklaşımlar ortaya koymaktadır. Nordhaous ve Samuelson’un kitabından başta yapılan alıntıdan birkaç yıl sonra, aynı kitabın 1992 yılı baskısında fikirlerini değiştirerek söylediği şu cümlelerde olduğu gibi:

“Deneysel iktisat heyecan verici bir yeni gelişme!”

(Samuelson and Nordhaus, 1992)

[*] Dan Ariely’nin Kapalıçarşı esnafıyla pazarlığını izlemek isteyenler için: http://danariely.com/2011/02/01/negotiating-at-istanbuls-grand-bazaar/

Kaynakça

1. Akın, Zafer ve Urhan, Ü. Barış (2010). İktisat Deneysel Bir Bilim Olmaya mı Başlıyor?, İktisat, İşletme ve Finans, 25 (288).

2. Behavioral Inside Team. (2014). Applying Behavioural Insights to Organ Donation: Preliminary Results From A Randomised Controlled Trial.

3. Costa, Dora ve Kahn, Matthew. (2010). Energy Conservation "Nudges" and Environmentalist Ideology: Evidence from a Randomized Residential Electricity Field Experiment. NBER Working Paper, No:15939.

4. Dolan, Paul ve Metcalfe, Robert. (2013). Neighbors, Knowledge, and Nuggets: Two Natural Field Experiments on the Role of Incentives on Energy Conservation. CEP Discussion Papers, CEPDP1222. Centre for Economic Performance, London School of Economics and Political Science, London, UK.

5. Duffy, John (2014). Macroeconomics: A Survey of Laboratory Research. (Prepared for the Handbook of Experimental Economics Vol. 2, J. Kagel and A.E. Roth)

6. Faaliyet Raporu. (2012). Kan Hizmetleri Genel Müdürlüğü

7. Gneezy, Uri ve List, John A. (2006). Putting Behavioral Economics to Work: Testing for Gift Exchange in Labor Markets Using Field Experiments, Econometrica, 74(5).

8. Kagel, John H. Ve Roth, Alvin E. (1995). Handbook of Experimental Economics, Princeton University Press.

9. Kahneman, Daniel et al. (1991). Anomalies: The Endowment Effect, Loss Aversion, and Status Quo Bias, The Journal of Economic Perspectives, 5(1).

10. Kan Bağışı Örnek Formu:

http://necipfazildh.saglik.gov.tr/kalite/index.php?option=com_jdownloads&Itemid=245&view=finish&cid=943&catid=9

11. Küçükşenel, Serkan ve Urhan. Ü. Barış (2013). Daha İyi Bir Tasarım Mümkün Mü? Pratik Sorunlar İçin İktisadi Çözümler, İktisat ve Toplum Dergisi, 36.

12. Lunn, P. (2014). Regulatory Policy and Behavioural Economics, OECD Publishing. http://dx.doi.org/10.1787/9789264207851-en

13. Muthoo, Abhinay. (2000). Non-Technical Introduction to Bargaining Theory, World Economics, 1(2)

14. Richard G. Newell, Juha V. Siikamäki (2013). Nudging Energy Efficiency Behavior: The Role of Information Labels, NBER Working Paper, No:19224.

15. Samuelson, Paul ve Nordhaus, William. (1985). Principles of Economics, McGraw-Hill/Irwin.

16. Samuelson, Paul veNordhaus, William. (1992). Principles of Economics, McGraw-Hill/Irwin.

17. Van Bavel, René et. al. (2013). Applying Behavioural Sciences to EU Policy-making, JRC Scientific and Policy Reports.

İnternet Siteleri:

18. https://ec.europa.eu/jrc/sites/default/files/jrc_aaas2013_herrmann.pdf

19. http://ec.europa.eu/consumers/archive/conferences/behavioural_economics2/programme_en.htm

20. http://ec.europa.eu/consumers/archive/conferences/behavioural_economics2/index_en.htm

21. https://www.gov.uk/government/organisations/behavioural-insights-team

22. http://www.greenbuttondata.org/

23. http://inudgeyou.com/green-nudge-the-classic-social-comparison-experimen-by-opower/

24. http://www.kanver.org/sayfa/e-kutuphane/dunyada-ve-turkiye-de-kan-bankaciligi/43

25. http://www.medicare.gov/

26. http://www.nrel.gov/news/features/feature_detail.cfm/feature_id=2003

27. http://www.nytimes.com/2010/05/16/magazine/16Sunstein-t.html?pagewanted=all

28. http://www.oecd.org/env/consumption-innovation/behaviour.htm

29. https://organ.saglik.gov.tr/web/

30. http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/barackobama/9451997/Obama-adviser-and-Nudge-author-Cass-Sunstein-to-leave-White-House.html

31. http://thegovlab.org/the-govlab-selected-readings-on-behavioral-economics-nudges/

32. http://www.u.arizona.edu/~mwalker/11_PublicGoods/Public%20Goods%20Examples.pdf


 

"TÜSİAD Tartışma Makaleleri Dizini" güncel tartışmalara yönelik ve genel okuyucu kitlesi için TÜSİAD Araştırmacıları tarafından hazırlanan kısa makalelerden oluşmaktadır. "TÜSİAD Tartışma Makaleleri Dizini"nde yer alan görüşler yalnızca yazara aittir ve TÜSİAD’ın görüşlerini yansıtmayabilir.

Bu kategoriden diğerleri: