TÜSİAD ve Brookings Enstitüsü Türkiye-AB ilişkilerini ele aldı

Konferansta Türkiye-AB ilişkilerinde önümüzdeki döneme ait farklı senaryolara ilişkin bir çalışma sunuldu. Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı Kemal Derviş çalışma hakkında bir değerlendirme yaptı.

TÜSİAD’ın, 2007 yılından bu yana Brookings Enstitüsü ile ortaklaşa yürüttüğü “Türkiye Programı” çerçevesinde, ABD ve Türkiye’deki siyasal ve ekonomik gelişmelerin ikili ve küresel ilişkiler üzerine etkilerini ele alan konferanslar düzenlenmekte, çeşitli raporlar yapılmaktadır.

Bu program çerçevesinde 20 Kasım 2014 Perşembe günü İstanbul’da TÜSİAD Konferans Salonu’nda “Türkiye-AB İlişkileri: Farklı Senaryolar” konulu bir konferans düzenlendi.

Konferansın açılış konuşmaları TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Dinçer, TC AB Bakanlığı Müsteşarı Rauf Engin Soysal ve İtalya Dışişleri Bakan Yardımcısı Lapo Pistelli tarafından gerçekleştirildi.

Haluk Dinçer konuşmasında Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecinin Türkiye'nin siyasal reform süreci için önemli bir çıpa olduğunu, ancak son yıllarda reformların yavaşladığını, hatta siyasal kriterlerde geriye gidişler  yaşandığını belirtti. Haluk Dinçer, Türkiye'nin AB üyeliğinin Türk iş dünyası için temel öncelik  olduğunu vurgulayarak, 1996'dan bu yana süren Gümrük Birliği ve yasal uyum süreci temelinde Türkiye'nin bugün esas itibarıyla Avrupa tek pazarının  bir parçası haline geldiğini söyledi. Türkiye'nin AB'nin dışında kalmasının ekonomik ve siyasi mantığının bulunmadığını anlatan Dinçer, TÜSİAD'ın  bu sürecin temel öncülerinden biri olduğunu ifade etti. Dinçer, AB üyelik sürecinin Türkiye'nin siyasal reform süreci için de önemli bir çıpa olduğuna dikkati çekti. Türkiye'nin bugün resmi tarihin  tabu saydığı birçok konuda açıklıkla tartışılabilir bir noktaya geldiğini dile getiren Dinçer, "Ancak son yıllarda reformlar yavaşlamış, hatta  siyasal kriterlerde maalesef geriye gidişler olmuştur. AB'nin yaşadığı mali kriz, genişleme yorgunluğu, Kıbrıs sorunu ve Türkiye'deki iç kutuplaşma ortamıyla oluşan siyasi gerilimler müzakerelerdeki duraklama ve reform sürecindeki gerilemenin temel nedenleridir" diye konuştu.    

Dinçer, Türkiye tarafından 2023'ün üyelik hedefi olarak belirlenmesi, yeni bir AB stratejisi ve uyum takvimini belirleyen Ulusal Eylem Planı'nın  açıklanması gibi bazı umut verici gelişmelere tanık olduklarını da söyledi. AB Bakanlığı'nın uyum alanında bugüne kadar gerçekleştirdiği yetkin  ve değerli çalışmaları da takdir ettiklerini ve bunlardan yararlandıklarını aktaran Dinçer, bunlar önemli adımlar olsa da icraatın bu söylemi  teyit ve takip etmesinin beklendiğini vurguladı. Dinçer, 62. Hükümet Programı'nda yer alan 2023 yılında AB üyeliğinin gerçekleşmesi hedefine ilişkin, üyelik sürecinde hem AB hem de Türkiye  ayağında yapılması gereken çalışmaların geriye doğru bir takvimle belirlenerek kamuoyuyla paylaşılmasının önemine değindi.

Konferansta İtalya Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Müdür Yardımcısı Nathalie Tocci Türkiye-AB ilişkilerinde önümüzdeki döneme ait farklı senaryoları ele alacağı çalışmasını sundu. Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı Kemal Derviş’in çalışma hakkında bir değerlendirme yapmasının ardından, konferansın ikinci bölümünde bu çalışma ekseninde bir tartışma oturumu düzenlendi.
 

Türkiye Programı’nın koordinasyonunu Prof. Dr. Kemal Kirişçi yürütmektedir. Türkiye Programıile ABD Yönetimi ve yakın çevresindeki kişilerle iletişim kurmak, TÜSİAD pozisyonlarının aktarılacağı sürekli bir diyalog ortamı yaratmak ve düzenlenecek etkinliklerle, ABD kamuoyunda ve Washington DC’deki karar vericiler nezdinde Türkiye’nin doğru, derinlemesine ve zamanında izlenmesine ve anlaşılmasına katkıda bulunmak hedeflenmektedir.

 

Program hakkında daha fazla bilgi için:

TÜSİAD Senior Fellow, Foreign Policy, Center on the United States and Europe | Director, Turkey Project

Turkey Project Policy Paper Series



                    


 

Bu kategoriden diğerleri: