Boğaziçi Üniversitesi-TÜSİAD Dış Politika Forumu, Euro krizi sonrasında Avrupa’nın yeni mimarisini ele aldı

Boğaziçi Üniversitesi-TÜSİAD Dış Politika Forumu, 16 Ekim 2012 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü Rektörlük Konferans Salonu’nda “Euro Krizi Sonrasında Avrupa’nın Yeni Mimarisi ve Almanya’nın Rolü” başlıklı bir konferans düzenledi. 

Konferansın açılış konuşmaları Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner ve Boğaziçi Üniversitesi-TÜSİAD Dış Politika Forumu Direktörü Prof. Dr. Hakan Yılmaz tarafından gerçekleşti.   

Almanya Birlik 90-Yeşiller Eşbaşkanı Cem Özdemir konferansa ana tema konuşmacısı olarak katıldı. Konferansta, Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası ilişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Kirişçi ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Uluslararası Siyaset Platformu Başkanı Volkan Vural birer konuşma gerçekleştirdi.

Ümit Boyner yaptığı açılış konuşmasında, zorlu bir dönemden geçildiğini, Türkiye'nin ana ticaret partneri, Avrupa Birliği devlet borçları krizinden   kurtulmaya uğraştığını belirterek, "Türkiye'nin komşuları, baskıcı rejimlerini değiştirerek demokrasi ve hukuk devleti getirmek göreviyle karşı karşıya. Bütün bu kargaşanın ortasındaki Türkiye ise ekonomik büyüme, siyasi istikrar ve demokrasiyi bir araya getirmeye çalışıyor" diye konuştu.

Avro Bölgesi'ndeki borç sorununun ekonomik olduğu kadar siyasal bir nitelik de taşıdığını ifade eden Boyner, şunları kaydetti: "Ekonomik gelişmeler Avrupa'nın daha derin bir birliğe ve daha etkin bir yönetişime ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Avrupa aynı zamanda ekonomik kültür açısından da bir reforma, daha yenilikçi, daha esnek ve daha verimli bir sisteme ihtiyaç duyuyor. Avro Bölgesi'ndeki kriz, önceki genişleme döneminden kalma eşitsizlikleri azaltma gerekliliği, sosyal refah sistemlerini tehdit edecek ölçüde demografik dinamizmden yoksunluk, emek verimliliği ve rekabet gücü açısından farklı düzeylerin bulunması, bütün bunlar birbirleriyle ilişkilidir. Avrupa ülkeleri bu sorunların giderek daha fazla farkında, siyasi kararlılığın güçleniyor görünmesi de nispeten iyiye işaret olarak alınabilir. Avroya güven duyulmasını sağlayacak etkenler bu siyasal   kararlılığın devamı ve sürdürülebilir olmasıdır."

"Siyasal esneklik gerekiyor"

Boyner, iyiye gidiş emareleri gösteren ekonomileri daha da hareketlendirmek için siyasal esneklik gerektiğini anlatarak, şunları söyledi: "Ancak bütün ekonomiler reform sürecini sürdürmeli ve gerektiğinde mali disiplin uygulamalıdır. Türkiye olarak, Avrupa ve Türkiye'nin nasıl etkili bir birlik oluşturacağını düşünmemiz gerekiyor. Sekteye uğrayan üyelik sürecinin yarattığı olumsuz duygularla başa çıkmanın yollarını bulmamız gerekiyor. Öte yandan Orta Doğu ve Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerimiz Avrupa bağlamı içinde de büyük önem taşıyor; Türkiye, Avrasya ülkeleriyle ekonomik bağlarını güçlendiriyor. Bu durum Türkiye'yi AB ile ilişkilerinde   daha stratejik bir konuma getiriyor. Türkiye'nin AB üyeliği, Türk iş dünyası için hala öncelikli bir konudur. 1996'dan bu yana süren gümrük birliği ve süre giden yasal uyum süreci temelinde, Türkiye bugün esas itibariyle Avrupa tek pazarının bir parçasıdır. Ticaret, yatırım, turizm, teknoloji, sosyal programlar, imalat sanayi, hizmet sektörü ve günlük hayat standartlarımız açısından AB bir ağırlık merkezidir. AB politikaları ve düzenlemeleri Türkiye'de zaten   benimsenmiş ve uygulanmakta olduğuna göre, Türkiye'nin AB'nin dışında kalması gerçekçi değildir."

Boyner, AB'nin Türkiye'yi başarıyla içine alarak genişlemesinin iki ön koşulu bulunduğunu belirterek, "Türkiye'nin demokratik ve ekonomik AB kriterlerini yerine getirmesi bu ön koşulların ilkidir. Türk iş dünyası, Türkiye'nin reform gündeminin ve bu hedefe ilerleyişinin arkasındaki yönlendirici ve sürükleyici güçlerden biridir. İkinci ön koşul ise Türkiye'yi başarıyla içine alarak genişlemenin getireceği muazzam katkıyı tartmak açısından AB'nin daha akılcı bir küresel   vizyonu benimsemesidir. Bu durum. Avrupa değerlerinin, küresel yumuşak gücün ve ekonomik rekabetçiliğin bir zaferi olacaktır" diye konuştu.

"AB, çekiciliğindeki aşınma üzerine kafa yormalı"

Ümit Boyner, AB'nin yumuşak gücündeki ve çekiciliğindeki aşınma üzerine kafa yorması gerektiğini ifade ederek, "Genişlemeyi başaramayan, içine kapanan bir AB'nin yumuşak gücü de etkisi de kuşkusuz azalacak, istikrarsız bir çevrenin ortasında   önemsizleşecektir. Kendini pekiştirip genişlemezse Avrupa'nın küçüleceğini düşünüyoruz" dedi. Siyasal çeşitlilik, ekonomik liberalizm ve kültürel hoşgörü geçmişiyle AB'nin,Türkiye'yi içine alarak genişlemesinin kolaylaştırıcısı olması gerektiğini aktaran Boyner, şunları söyledi: "Kale Avrupa' ve Genişleme-Yorgunluğu fikirlerine itibar etmemelidir. Bunlar, çok kültürlülüğün reddi ve Avro Bölgesi'ndeki krizle birlikte, içine kapalı ve başarısız bir Avrupa'dan başka bir anlama gelmez. Krizden çıkış, bütçe ve maliye   dayanışması da dahil olmak üzere Avrupa içi bütünleşmenin derinleştirilmesi ile genişleme politikalarının optimum bir bileşimini gerektiriyor. Ulusal pazarların ve ekonomilerin bütünleştirilmesi ve başarılı bir parasal birlik pratiği, mali uyumlulaşmaya, hatta bir anayasaya dayalı siyasal birliğe doğru gidecektir. Bu açıdan, AB'nin yönlendirici gücü olarak Almanya dayanışma yönünden sorumluluğunu üstlenmeli, güney ekonomileri ise istikrar yönünden üzerlerine düşeni yapmalı, böylece AB'nin ABD ve yükselen Çin karşısında daha rekabetçi hale gelmesini ve dünya politikasındaki yumuşak gücünü korumasını sağlamalıdır."

 

Bu kategoriden diğerleri: