TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz'ın "5. Uluslararası İnşaatta Kalite Zirvesi" Açılış Konuşması


Sayın Bakanım, Sayın Başkanlar, Değerli Konuklar, Saygıdeğer Basın Mensupları,

 

İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (İMSAD) tarafından bu yıl 5incisi düzenlenen  “Uluslararası İnşaatta Kalite Zirvesi”nde aranızda olmaktan duyduğum memnuniyeti belirtmek istiyor; şahsım ve TÜSİAD adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

 

Değerli Konuklar,

 

Sözlerime küresel ekonomik krizle mücadele süreciyle ilgili kısa bir değerlendirme yaparak başlamak istiyorum.

 

Hep birlikte takip ediyoruz; dünya ekonomisi, küresel kriz sonrasında temel sorunlarından henüz kurtulabilmiş değil.  Kasım ayı sonunda,  bir IMF Konferansı’nda, ABD eski Maliye Bakanı Sayın Larry Summers’ın belirttiği üzere, kriz “bitinceye kadar bitmiş olmayacak” gibi görünüyor. Sayın Summers, konuşmasında, neredeyse “yüzyıllık durgunluk” ile karşı karşıya olduğumuzu ifade ediyor. Bu değerlendirme aslında, TÜSİAD CEO Forum konuşmacısı Robert J. Gordon’un, başta ABD olmak üzere gelişmiş ekonomilerde büyümenin çok daha fazla yapısal engelleri olduğu tespitiyle de örtüşüyor.

 

Her ne kadar, bu hafta Wall Street Journal Gazetesi’nde yer alan dünya imalatına ilişkin bir analize göre, küresel anlamda imalat sanayi üretiminde bir genişlemeden söz etmek mümkünse de, veriler bu genişlemenin dünya genelinde kaynağının ticaret değil, iç talep olduğunu gösteriyor. Dünya çapında “satın alma yöneticileri endeksi” raporlarına dayalı bu çalışma, ayrıca, ihracat yerine iç talebe dayalı üretim artışının, genişleyici para politikalarını daha da riskli hale getirdiğini işaret ediyor.

 

Değerli Konuklar,

 

Bu tabloyu, Türkiye açısından okursak şunu söylemek mümkün. Dış talepten büyümeye önemli bir katkı beklemek mümkün değil. İç talebe yönelik atılacak adımlarda da cari işlemler sorunuyla bağlantılı olarak sınıra gelinmiş durumda.

 

Dolayısıyla, makroekonomik istikrarı başarıyla sürdürseniz bile, arz yönlü reformlara yönelik süratli ve kararlı adımlar atmaya ihtiyacımız var. Bu tespit hem gelişen piyasalar için, hem de gelişmiş ekonomiler için geçerli. Nitekim, geçtiğimiz günlerde çok geniş katılımla gerçekleştirilen 3. Sanayi Şurası çalışmalarında da, bu anlayışın belirginleştiği görülmüştür.

 

İnşaat sektörü, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, arz yönlü büyümenin, yani sürdürülebilir üretimin önemli halkalarından birini oluşturmaktadır. İnşaat sektörüne son dönemlerdeki bakışımız önemli ölçüde değişmiştir. Geçmişte düşük verimlilik ve yarattığı büyük istihdam olanaklarıyla özdeşleşmiş olan inşaat sektörü, kentleşme ve kentsel dönüşüm, inovasyon kapasitesi, enerji verimliliği, bölgesel kalkınma ve yeşil büyüme kavramlarıyla, 21. yüzyılda sürdürülebilir kalkınmanın önemli bir halkası haline dönüşmüştür.

 

Bu itibarla, bugün gerçekleştirilen Uluslararası “İnşaatta Kalite” Zirvesinin ana teması olarak “Güvenli Yapı ve Kentsel Dönüşüm” konusunun seçilmiş olmasının son derece değerli olduğunu düşünüyorum. Bu toplantı, özellikle İMSAD’ın sektörün sürdürülebilir kalkınmayla ilişkisini ortaya çıkarma ve sektörle ilgili politikaları sürdürülebilirlik anlayışıyla geliştirme bağlamında üstlendiği önemli role büyük katkı sağlayacaktır.

 

Değerli Konuklar,

 

Topraklarının % 92’sinin birinci ve ikinci derece deprem bölgesinde olduğu, nüfusunun % 95’inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ülkemizde çarpık kentleşme ve afetlere karşı bugüne kadar geliştirilen politikalar, mevzuat çalışmaları ve gerçekleştirilen uygulamalar maalesef yetersiz kalmıştır. Ülkemizdeki mevcut yapıları incelediğimizde büyük bir kısmının yetersiz bir mevzuat ile inşa edildiğini ve dolayısıyla dayanıksız ve sağlıksız olduğunu görüyoruz.

 

Bu itibarla, binaların depreme dayanıklı olarak yenilenmesi veya inşası için bütüncül çözümler geliştirilmesinin, ülkemizin ve inşaat sektörünün en öncelikli gündem maddelerinden biri olması gerektiğini düşünüyoruz. Kuşkusuz, “Kentsel Dönüşüm” kapsamında afet riski altındaki binaların iyileştirilmesi, tasfiyesi ve yenilenmesine ilişkin düzenlemeleri önemli buluyoruz. Ancak sürece, sadece deprem odaklı yaklaşmak mümkün değildir; kentsel dönüşüm kapsamında yürütülen çalışmalarda binaların sürdürülebilirlik ilkelerine uygun olarak tasarlanması, daha güvenli binalara kavuşmanın yanı sıra, daha kullanışlı, daha verimli ve çevreyle dost şehirlerde yaşamamızı sağlayacaktır.  Öte yandan, kentsel dönüşüm projelerinin bölgenin dokusuna zarar vermeden, kentin tarihi, sosyo-ekonomik ve kültürel yapısıyla uyumlu olarak gerçekleştirilmesinin gerekliliğine de özellikle vurgu yapmak istiyorum.

 

Değerli Konuklar,

 

Dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de kentleşme oranı her geçen gün artıyor. Ülkemiz nüfusunun yaklaşık yüzde 75’i şehirlerde yaşıyor. Tahminler, nüfus artışı ve köyden kente göçün de etkisiyle kentleşme oranının 2050 yılında % 85’e ulaşacağı yönünde… Bugün dünyada üretilen enerjinin % 40’ı, suyun % 17’si ve ormanların % 25’i binalar tarafından tüketilmekte.

 

TÜSİAD’ın Vizyon 2050 Türkiye raporu da, “Şehirleşme” başlığı altında “Ekolojik şehir” ve “Akıllı şehir” kavramlarına değinerek, sürdürülebilir şehirlere ulaşmamız için gereken vizyonu ve atılması gereken adımları bizlere sunuyor. Sürdürülebilir şehirler için en temel gereklilik çevre dostu, enerji verimli ve kullanışlı sürdürülebilir binalar, diğer bir deyişle yeşil binalardır. Bununla birlikte, yapı kültürümüzün geliştirilmesi ve insanımızın hak ettiği güvenli yapılarda yaşayabilmesi sürdürülebilir bir sistemin oluşturulabilmesi yolundaki diğer önemli adımlardır. İşte bu nedenle TÜSİAD olarak sektöre, sürdürülebilirlik perspektifinden bakılmasının önemli olduğunu düşünüyor ve çalışmalarımız kapsamında bu konuyu bilhassa ele alıyoruz. Nitekim, geçen yıl gerçekleştirilen İMSAD 4. Kalite Zirvesinde de İMSAD, Ulusal Nanoteknoloji Girişimi (UNG) ve TÜSİAD işbirliğinde hazırlanan, “İnşaat Sektöründe Sürdürülebilirlik, Yeşil Binalar ve Nanoteknoloji” Raporumuzu kamuoyu ile paylaştık. Bu raporumuzda inşaat sektörünün geleceğini belirleyecek olan temel eğilimler ve stratejiler irdelenmiş, bu eğilimlerden en önemlisi olan sürdürülebilir binaların tasarımı üzerinde durulmuştur. Bunun yanı sıra, sürdürülebilir bir inşaat sektörü için nanoteknolojinin inşaat sektöründe kullanımı ve yarattığı değer ele alınarak, inşaat sektörünün teknoloji odaklı ve katma değeri yüksek bir sektöre dönüşmesi için atılması gereken adımlar ve izlenmesi gereken stratejiler değerlendirilmiştir.

 

Değerli Konuklar,

 

Açıktır ki sürdürülebilir bir sistemin oluşturulması, tasarımdan, üretim ve denetime kadar tüm aşamaları dikkate alan eksiksiz bir mevzuat ve uygulamayı gerekli kılmaktadır. İMSAD’ın hazırladığı ve biraz sonra ayrıntılı olarak sunumu yapılacak olan “Güvenli Yapılar Yol Haritası”nın hem politika yapıcılar hem uygulayıcılar açısından bu konudaki tartışmalara son derece faydalı bir katkı sağlayacağına inanıyoruz.

 

Değerli Konuklar,

 

Tam bu noktada, AB’nin sanayi politikasına bakışının biraz önce değindiğim sürdürülebilirlik unsurlarıyla olan ilişkisini kısaca sizlerle paylaşmak arzusundayım. Bu anlayış, bugün çalışma konusu olan inşaat sektöründe için olduğu kadar, tüm imalat sanayi sektörleri için geçerli bir anlayışı işaret etmektedir. AB’nin sanayi politikasına yeni yaklaşımını bir cümleyle şöyle özetleyebiliriz: Hem rekabetçi olup hem de sürdürülebilirlik koşulları altında çalışmak istiyorsanız, inovasyon kabiliyetinizin yüksek, iş gücünüzün nitelikli olması gerekiyor. Dolayısıyla, sanayi politikasına yönelik desteklerin de inovasyona ve nitelikli işgücüne odaklanması bekleniyor.  Nitekim, Avrupa Birliği’nin inşaat sektörü özelinde yaptığı rekabet gücü çalışmalarında da bu iki unsur öne çıkıyor.

 

Değerli Konuklar,

 

Konuşmamın bu bölümünde gerek sektörel politikalar gerekse sürdürülebilirlik politikaları açısından, örgütlü iş dünyasına olan ihtiyaca vurgu yapmak isterim.

 

TÜSİAD’ın kurucu üyesi olduğu Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) işte bu amaca yönelik oluşturulmuştur. SEDEFED ile, “Türkiye’de sektörel düzeyde faaliyet gösteren, ortak ilke ve hedefleri benimseyen, bağımsız ve gönüllü sektörel kuruluşların ulusal ekonomik politikalarının oluşturulmasına katkıda bulunulması, özellikle AB’ye sektörel entegrasyonu hızlandırmak için ortak projeler geliştirilmesi, sektörel kuruluşların uluslararası bir vizyona sahip olmaları için özendirilmesi hedeflenmiştir. Bu kapsamda, özellikle sektörel rekabet gücü alanında çok önemli çalışmalara imza atan SEDEFED bünyesinde de, İMSAD ile birlikte ortak çalışmanın taşıdığı önemin, bir kez daha altını çizmek istiyorum. Bu çerçevede, sektörel politikaların daha etkili oluşturulabilmesi ve sürdürülebilirlik konusunda odaklanmanın sağlanabilmesi açısından tüm sektörel derneklerin SEDEFED çatısı altında buluşmasının önemine de dikkat çekmek istiyorum.

 

Değerli Konuklar,

 

Sözlerime son verirken, 5 yıldır sektörün tüm aktörlerini bir araya getirerek inşaatta kalite anlayışının pekişmesine ve sürdürülebilir yaklaşımların politikalara entegre edilmesine katkı sağlayan İMSAD’a ve bu Zirvenin gerçekleştirilmesinde emeği geçen herkese teşekkürlerimi, sunuyorum.