TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz'ın "Türk-Alman CEO Forumu" Açılış Konuşması

Sayın Şansölye,
Sayın Bakan,
Sayın Büyükelçiler,
Türk ve Alman iş dünyasının değerli temsilcileri,
Değerli basın mensupları,

TÜSİAD adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok fazla vaktinizi almadan hızlıca birkaç konuya değinmek istiyorum.

Öncelikle muadilimiz BDI’ya teşekkür etmek isterim. Böyle önemli bir etkinlikte bizimle işbirliği yaptıkları için. BDI ile uzun yıllardır hem Avrupa iş dünyasının sesi BusinessEurope’ta hem de G20 bağlamında B20 içinde de güçlü bir işbirliğimiz bulunmakta.

Sayın Şansölye ve Sayın Bakanla az önce yaptığımız toplantıda birkaç hususu kendileri ile paylaşma imkânı bulduk:
-    Alman ekonomisi Avrupa ve dünya genelindeki iktisadi sorunların çözümünde anahtar bir rol oynamaktadır.
-    Almanya ve Türkiye gibi dinamik ve istikrarlı iki ülke arasındaki ilişkilerin ve işbirliğinin güçlenmesi sadece bu iki ekonomi için değil, dünya ekonomisi ve geleceğin Avrupa’sı için de çok boyutlu olumlu etkiler doğuracaktır.
-    AB ile ABD arasında hazırlıkları yürütülen transatlantik ekonomik ortaklık müzakereleri sürecinde Türkiye'nin de gözlemci olarak yer alması oldukça önemlidir.
-    Almanya’da yaşayan Türk kökenli Alman vatandaşlarına yapılan saldırıların bir an önce aydınlatılması amacıyla Sayın Merkel’in inisiyatifi ile kurulan araştırma komisyonun çalışmalarının bir an önce sonuçlanması gerekliliği ve AB üyeliğine aday bir ülke olan Türkiye'nin Almanya'da yasayan Türkiye kökenli vatandaşları için "çifte vatandaşlık" hakkının tekrar verilmesinin yeniden gözden geçirilmesinin önemi aşikârdır.

İkili ekonomik ilişkilerin daha da güçlenmesi için BDI ve TÜSİAD olarak iki kilit konu seçerek üzerinde detaylı bir şekilde çalışmaya ve iki hükümetin temsilcilerine somut öneriler sunmaya karar verdik.

Bu doğrultuda Türkiye ve Almanya’dan bu alanlarda faaliyet gösteren üyelerimizin katılımıyla geçtiğimiz hafta İstanbul’da bir toplantı düzenledik ve bugün sizlerle de paylaşılan ortak tutum belgesini kaleme aldık.

Enerji konusunda özetle şunları söylüyoruz.

Son on yıl içinde çarpıcı bir hızda büyüyen Türkiye ekonomisindeki dinamizmin sonucu olarak ülkemizin artan enerji talebi her yıl büyük miktarlarda enerji yatırımı gerektirmekte. Önemli Alman enerji ve doğal gaz şirketleri hâlihazırda Türkiye’de faaliyet göstermektedir. Bu şirketlerin faaliyete girişmelerinin temelini serbestleştirilmiş, rekabetçi enerji ve doğal gaz piyasaları oluşturuyor. Bu alanda, başta elektrik piyasası olmak üzere önemli ilerlemeler kaydedilmiş olmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak tam bir serbestleştirme sağlamak için doğal gaz piyasasının işleyişinin de elektrik piyasasını izlemesi gerekiyor.

Öngörülen enerji borsasının (EPİAŞ) kuruluşu serbestleştirmenin daha da ileri taşınmasına katkıda bulunacaktır ve bu girişim Alman enerji borsası işletmecilerinin (EEX) deneyimi ve katılımıyla desteklenebilir.

Hem Türk, hem de Alman elektrik piyasaları için önem taşıyan bir diğer unsur yenilenebilir enerjinin geliştirilmesidir. Türkiye’de Alman ve Türk şirketlerinin işbirliğiyle yenilenebilir enerji ekipmanı üretimi, her iki ülkenin yenilenebilir enerji piyasalarının daha da gelişmesine katkı sağlayacaktır.

Alman ve Türk şirketlerinin üçüncü ülkelerde daha yakın işbirliği yapması iki tarafın da enerji güvenliğine katkı sağlayacaktır. Bununla birlikte hükümetler arasında yeni kurulan Türk-Alman Enerji Forumu gibi enerji alanında bağları güçlendiren ve işbirliğini teşvik eden inisiyatifleri de desteklemekteyiz.

Ortak tutum belgemizde inovasyon alanında Türk-Alman işbirliğinin arttırılmasında ana başlıkları olarak şu hususlar ön plana çıktı:

•    İnovasyon, sadece teknolojiyle değil, aynı zamanda yeni fikirlerin ortaya atılıp paylaşılabildiği bir ortam yaratılması ve yönetilmesi ile de ilgili uzun vadeli, çok boyutlu bir süreçtir.
•    Yeni fikirlerin yaratılması için uygun ortamlar hükümetler, özel sektör ve üniversiteler tarafından ortaklaşa inşa edilmelidir. Bütün aktörlerin ilgisini çekmek için, özel olarak yüksek teknoloji, Ar-Ge ve inovasyon faaliyetleri açısından bölgesel cazibeyi güçlendirmeye yönelik politikaların sağlam bir şekilde formüle edilmesi gerekir.
•    İki ülkenin güçlü noktalarının ve önlerindeki fırsatların belirlenmesi inovasyona yönelik yatırım alanlarının saptanması açısından önem taşımaktadır.
•    Uluslararası Ar-Ge ve inovasyon yatırımlarında bir ülkedeki entelektüel sermayenin varlığı hayati önemdedir. Ar-Ge birimlerinin kurulacağı yerlerin seçiminde, dünya ölçeğinde nitelikli araştırmacıların varlığı temel bir koşuldur. Bilim alanında genç, yaratıcı çalışanların bulunması bir ülkeye yatırım kararı alınmasında belirleyici bir unsurdur.
•    Bilim ve teknoloji eğitimi, inovasyonda anahtar bir rol oynamaktadır. Eğitim kuruluşlarında yaratıcılığı desteklemek, inovasyon ortamını geliştirmek, toplumda ve ekonomide inovasyonun etkisini derinleştirmek doğrultusunda önemli bir adımdır. Bu doğrultuda iki ülke arasında değişim programları ve istihdam fırsatları bu tür inisiyatiflere örnek olarak gösterilebilir.

Yukarıda dile getirdiğimiz hususlarda hükümetlerimizle varolan işbirliğimizi güçlendirmeye ve yeni konularda işbirliği yapmaya hazır olduğumuzu belirtir, beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.