TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner’in “4. Uluslarara​sı İnşaatta Kalite Zirvesi” Açılış Konuşması

Sayın Başkan, Değerli Konuklar, Saygıdeğer Basın Mensupları,

TÜSİAD adına sizleri saygıyla selamlıyorum. İMSAD tarafından 2009 yılından bu yana düzenlenen ve bu sene TÜSİAD’ın stratejik işbirliğiyle gerçekleştirilen “4. Uluslararası İnşaatta Kalite Zirvesi”ne hoş geldiniz.

TÜSİAD olarak iş dünyasının üzerine düşen sorumlulukların bilincinde olarak sürdürülebilir kalkınmayı ana önceliğimiz olarak belirledik. Bu doğrultuda, geçtiğimiz sene sürdürülebilir bir geleceğin bugünle bağlantısını kurmak amacıyla iş dünyası bakış açısıyla “Vizyon 2050 Türkiye” raporunu hazırlayarak iş dünyasının karşılaşacağı zorlukları, fırsatları ve izlenmesi gereken yol haritasını ortaya koyduk. Vizyon 2050 Türkiye vizyonu çerçevesinde ekonomimizi etkileyen sektörlerin sürdürülebilirliğine yönelik çalışmalar kapsamında “Sürdürülebilir Turizm” raporunu Eylül ayında kamuoyuyla paylaştık.

“Vizyon 2050 Türkiye” Raporumuzun Şehirleşme Başlığı altında “Ekolojik şehir” ve “Akıllı şehir” kavramlarına değinerek, sürdürülebilir şehirlere ulaşmamız için atılması gereken adımları tespit ettik. Sürdürülebilir şehirler için en temel gereklilik çevre dostu, enerji verimli ve kullanışlı sürdürülebilir binalar, bir diğer deyişle yeşil binalardır.

İMSAD, UNG ve TÜSİAD işbirliğinde hazırlanan ve bugün sizlerle paylaştığımız “İnşaat Sektöründe Sürdürülebilirlik, Yeşil Binalar ve Nanoteknoloji” Raporumuzda inşaat sektörünün geleceğini belirleyecek olan temel eğilimler ve stratejileri irdeleyerek bu eğilimlerden en önemlisi olan sürdürülebilir binaların tasarımı üzerinde durulmuştur. Sürdürülebilir bir inşaat sektörü için nanoteknolojinin inşaat sektöründe kullanımı ve yarattığı değer ele alınarak, inşaat sektörünün teknoloji odaklı ve katma değeri yüksek bir sektöre dönüşmesi için atılması gereken adımlar ve izlenmesi gereken stratejiler belirlenmiştir.

Saygıdeğer dinleyiciler,

İnşaat sektörü, 2011 yılında gerçekleştirdiği %11.2’lik büyüme ile ekonomiye sağladığı katkının yanı sıra, toplam üretim, dış ticaret ve istihdamdaki payı da göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’nin rekabet gücünün artması ve kalkınmanın sürdürülebilir kılınması açısından kritik bir öneme sahip. Türk inşaat firmalarının son yıllarda Afrika, Avrasya ve Ortadoğu’da müteahhitlikten yapı malzemeleri imalatı, konut, sanayi ve turizme kadar çok çeşitli alanda kazandığı ulusal ve uluslararası tecrübe ve bilgi birikimi ülkemize önemli bir rekabet gücü kazandırmıştır. Bununla birlikte sektörün çevre ve insan hayatı üzerindeki doğrudan etkileri göz önüne alındığında inşaat sektörünün sahip olması gereken vizyon, iş süreçlerinin “sürdürülebilir kalkınma” anlayışı ile paralel hale getirilmesi olmalıdır.

Dünyadaki trende paralel olarak Türkiye’de kentleşme oranı her geçen gün artmaktadır. Tahminler, nüfus artışı ve köyden kente göçün de etkisiyle bugün %75 dolaylarında olan kentleşme oranının 2050 yılında %85’e ulaşacağı yönünde… Kentleşmenin ve nüfus artışının sonucu olarak konut ihtiyacının da her geçen gün artması inşaat sektörü için fırsatlar yaratacaktır. Öte yandan, ekonomik büyümede kritik bir role sahip olan inşaat sektörünün çevre üzerinde ciddi baskılar oluşturduğu da biliniyor. Bugün dünyada üretilen enerjinin %40’ı, suyun %17’si ve ormanların %25’i binalar tarafından tüketilmektedir.

Binaların çevre ve insan sağlığına olan etkilerinin azaltılması amacıyla çevreye karşı sorumlu ve enerji verimli yeşil bina kriterleri geliştirilmiştir. Ortalama binalara oranla %30 daha az enerji harcayan ve %50’ye yakın su tasarrufu sağlayan yeşil binalar, getirdikleri yaratıcı çözümlerle bina kullanıcılarına da daha sağlıklı ve verimli ortamlar sunmaktadır. Yeşil binaların maliyetli olduğuna dair kamuoyundaki genel inancın aksine yapılan araştırmalar yeşil bina uygulamalarının ilk aşamada sadece %2’lik bir ek maliyet oluşturduğunu göstermekte. Bununla birlikte, yapılan bu ilave yatırımla elde edilecek tasarruf sayesinde binanın yaşam süresi boyunca maliyetinin 10 katına kadar kazanç sağladığı da
ortaya koyulmuştur.

Bildiğiniz üzere cari açığımızın %67’si enerji ithalatından kaynaklanmaktadır. Yılın ilk 9 ayındaki enerji ithalatının ekonomimize maliyeti ise yaklaşık 45 milyar dolar. Bu sorunla başa çıkabilmek için alacağımız tedbirlerin başında enerjinin verimli kullanılması bulunuyor.

Türkiye’deki enerji harcamalarının yaklaşık %40’ı binalardan kaynaklanmakta, bu enerjinin büyük çoğunluğu ise ısıtma ve soğutma amaçlı tüketilmektedir. Isı yalıtımlı bir binanın %50'ye varan ısı yalıtımı sağladığı bilinmesine rağmen bugün Türkiye’de yalıtımı yapılmış binaların oranı %10'u geçmiyor. Ülkemizdeki 19 milyon konutun enerji tasarruflu yeşil binaya dönüştürülmesi sonucunda enerji ithalatında sağlayacağımız yüzde %40’lara varan tasarrufun cari denge başta olmak üzere ekonomimize olan olumlu katkısı aşikardır.

Değerli konuklar,

Topraklarının % 92’sinin birinci ve ikinci derece deprem bölgesinde olduğu, nüfusun ise % 95’inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ülkemizde çarpık kentleşme ve afetlere karşı bugüne kadar geliştirilen politikalar, mevzuat çalışmaları ve gerçekleştirilen uygulamalar maalesef yetersiz kalmıştır. Ülkemizdeki mevcut yapıları incelediğimizde büyük bir kısmının eski mevzuat uyarınca inşa edildiğini ve dolayısıyla dayanıksız ve sağlıksız olduğunu görüyoruz. Bu binaların depreme dayanıklı olarak yenilenmesi veya yeniden inşası için çözümlerin geliştirilmesi ülkemizin ve inşaat sektörünün en önemli gündem maddelerinden biri.

Kamuoyunda kısaca “Kentsel Dönüşüm Yasası” olarak da bilinen afet riski altındaki binaların iyileştirme, tasfiye ve yenilemelerine ilişkin düzenlemeyi bu kapsamda önemli buluyoruz. Ancak kentsel dönüşüm projeleri gerçekleştirilirken bölgenin dokusuna zarar vermeden, kentin tarihi, sosyo-ekonomik ve kültürel yapısıyla uyumlu olarak gerçekleştirilmesi oldukça önemli.

Konunun sosyal boyutunu göz ardı etmeden ve dönüşümün gerçekleştirildiği mahallelerde yaşayanları mağdur etmeden gerçekleştirilecek insan odaklı bir kentsel dönüşüm, bu köklü değişimi sağlamlaştıracaktır. Kentsel dönüşüm sürecinde, dünyadaki başarılı kentsel dönüşüm projelerinin incelenerek kentsel dönüşümü başarıyla hayata geçirmiş ülkelerin tecrübelerinden yararlanılması faydalı olacağı inancındayız.

Söz konusu kentsel dönüşüm projeleri sadece afete hazırlık olarak değil, sürdürülebilirliği de kapsayacak şekilde ele alındığı takdirde mevcut binaların yeşil binalara dönüşümü açısından büyük bir fırsat yaratacaktır. Söz konusu bakım, yenileme ve yıkım süreçlerinde binaların sürdürülebilirlik prensiplerine uygun olarak tasarlanması daha güvenli binalara kavuşmanın yanı sıra, daha kullanışlı, daha verimli ve çevreyle dost şehirlerde yaşamamızı sağlayacaktır.

Tüm dünyada sürdürülebilir binalara yatırım yapılmasında özel sektörün itici bir güç teşkil ettiğini görüyoruz. Bu bağlamda, sürdürülebilirlik standartlarına uygun olarak tasarlanmış, uluslararası sertifikalara sahip fabrika, ofis ve konutlara ilişkin bilincin arttırılması ve güçlendirilmesi oldukça önemli. Bu kapsamda İMSAD Sürdürülebilirlik Farkındalık Anketi, üye şirketlerin sürdürülebilirlik konusundaki duyarlılığının yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Bununla birlikte çalışma, şirketlerimizdeki sürdürülebilirlik stratejisi ve uygulamalarındaki eksiklikleri de bizlere göstermektedir.

Unutmamalıyız ki sürdürülebilirlik kısa vadeli bir strateji değil, uzun bir yol haritası, bir vizyon... Bu yolda eksikliklerimiz var, ancak tüm paydaşların katılımı ile bugünden gerekli politikaları oluşturduğumuz ve uyguladığımız takdirde, doğal kaynakların dengeli kullanıldığı, ekonomik ve sosyal alanda sürdürülebilir gelişmeye sahip "yaşanabilir" bir dünya için geç kalmış değiliz.

Bu vesileyle İMSAD’a 4 yıldır sektörün tüm aktörlerini bir araya getirerek inşaatta kalite anlayışını ve geleceğin yaklaşımlarını birlikte oluşturma imkanı sunmasından dolayı teşekkürlerimi iletmek isterim. Ayrıca raporda emeği geçen İMSAD – UNG Çalışma Grubu Üyeleri, TÜSİAD Sürdürülebilir Kalkınma Görev Gücü Üyelerine, TÜSİAD Şirket İşleri Bölümü ve Sayın Başak Candemir, Sayın Berna Beyhan ve Sayın Selçuk Karaata’ya teşekkür ederim. Bugünkü Zirvenin şirketlerimize yeni bir bakış açısı sağlamasını ve şirketlerimizin sahip oldukları değerleri artırarak ülkemiz ekonomisini daha yukarılara taşımasına vesile olmasını dilerim.

Beni dinlediğiniz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım.