TÜSİAD Dış Ticaret ve Gümrük Birliği Çalışma Grubu Başkanı Asım Barlın'ın "Piyasa Gözetimi ve Denetimi Uygulamalarında Neredeyiz?" Semineri Açılış Konuşması

 

Sayın Başkan, Sayın Katılımcılar, Değerli Basın Mensupları,
 
Bugünkü seminer konumuza l974 Tokyo Raundu ile başlayan Kyoto Sözleşmesi Eki Dünya Ticaretinin Ahenkleştirilmesi ile 1995 Gümrük Birliği Anlaşması sonunda gelmiş bulunuyoruz.
 
Bilindiği gibi ülkemizde ürün güvenliği ile başlayan çalışmalar bazı Bakanlıkların taşra teşkilatlarına iç piyasa denetlemesi ile hayata geçirilmiştir. Daha sonra bu çalışmalar Piyasa Gözetimi ve Denetimi olarak vücut bulmaya başlamıştır. Geçen zaman içinde ithal ürünlerin denetiminin bir kısmı gümrük aşamasında bir kısmının da gümrük işlemlerinin tamamlanması sonrasında tüketiciye sunulmadan önce yapılması gündeme gelmiştir.
 
ABD ve AB ülkelerine bakınca, ürünlerin piyasaya sürülmesi imalatçının veya ithalatçının yettindedir. İnsan, çevre sağlığı mevzuatları tamamlanmış ve halk bu bilince ulaşmıştır. Dolayısıyla imalatçı ve ithalatçılar da bu bilinçle ve mevcut standartlar içinde ürünlerini piyasaya sürebilmektedirler. Ancak, ürünlerin kontrol edilmesi gereklidir ve edilmektedir.
 
Ülkemizde Tüketici Hakları Kanunu (1995) ve Ürün Güvenliği Kanunu (2001) genç mevzuatlardandır. Bu mevzuatların halka indirgenmesi konusunda büyük gayretler ve çabalar harcanmaktadır.
 
Ben seminer konumuzu daha çok gümrük uygulamaları açısından değerlendireceğim.
 
Gümrük idareleri uzun yıllardır 8500 civarında personelle idare edilmektedir. Ülkemizin dış ticaret hacmi 2.5 Milyar dolar seviyesinde iken de bu sayıda idi. Bugün 300 Milyar dolar seviyesinde de aynı personelle hizmet verilmektedir. Ancak bu hizmetin tamamlanmasında yarı kamu görevi hizmeti veren Gümrük Müşavirleri sayısında oldukça büyük artış olmuştur. Yardımcı personelleri ile birlikte bu hizmet sektöründe çalışanların sayısının 50 bin civarında olduğu hesaplanmaktadır.
 
Tabii olarak dönem dönem, bazı uygulama değişiklikleri ile, hizmetler aynı prosedürlerle yapılmamaktadır. Hele hele Gümrük Birliği Anlaşmasından sonra oldukça hızlı değişiklikler yaşanmaya başlamıştır
 
Bu değişiklikler;
 
Dünya Ticaret Örgütünün uyumlaştırma kuralları kapsamında 24 Ocak kararları ile başlayan ve 1983’ten itibaren kambiyo yasası ve tahsisli ithal malları listelerinin kaldırılması ile devam eden fevkalade radikal bir değişiklik dönemine girilmiştir. Bu değişiklikler hem ülke ticaretinin değişimi hem de ülke ekonomisinin gelişimi şeklinde tezahür edince benimsenmiş ve kabul görmüştür. Değişiklikler teşviklere kadar uzanmış ve yatırımlar artmıştır. Yatırımlarla birlikte, mali mevzuatlardaki yapı değişikliği ile başlayan AB mevzuatına uyum (KDV), tüm ticari hayatımızı ve yaşam biçimimizi etkilemeye devam etmektedir. Bunun en son örneği olarak yeni Ticaret Kanunu gösterilebilir. 
 
Gümrük Birliği Anlaşmasının bu değişikliklerdeki itici gücü uluslararası ticaretteki gelişmelere katkıda bulunurken, iç ticaretimizde de büyük gelişmeler olmuş ve kişi başı  gelirimiz artmıştır.
 
Gümrük mevzuatımız tamamen AB ile uyum içindedir. Uygulamaya gelince bazı problemler vardır.
 
İlki, ülkemizin doğu yakası ile batı yakası arasındaki gelişmişlik farkıdır. Bazı AB üyesi ülkelerde de benzer durumlar söz konusu olmakla birlikte, AB bu ülkelerin sorunlarını kendi içinde çözmeyi göze almıştır. Bununla birlikte, Gümrük Birliği Anlaşması ile AB’nin gümrük alanı ülkemiz sınırlarını da kapsadığı halde, doğu yakamızdaki ticari kurallar ve yaşam biçimi sadece ülkemizin sorunu olarak kalmıştır.
 
İkinci olarak, ülkemizdeki iç denetimlere bakacak olursak; denetimler yeniden biçimlenirken halen istenilen seviyelere gelememiştir.
 
Zira kamu kurumlarının ortak bir platformda piyasa denetim ve gözetimi mekanizması oluşturması yerine her kurum kendi teşkilatını kurmuş veya kurmak üzeredir. Bu yüzden piyasa denetimi ve gözetimi konusu henüz halkın farkına vardığı bir faaliyet olamamıştır. Dolayısıyla insan ve çevre sağlığı bilinci birincil öncelik haline gelmemiştir. Tüketici hakları, üreten ve tüketenler tarafından yeterli seviyede idrak edilmemiş olduğundan uygulamalarda sorunlar yaşanmaktadır.
 
Gümrük idareleri, hem AB mevzuatına, hem de dünya ticaret kurallarına uyum sonucu kendi uygulamalarında diğer kamu kurumlarına göre oldukça mesafe kaydetmiştir. Ancak piyasa gözetim ve denetimi konusunda sonradan kontrol mevzuatını uygulamakla yetinmiştir. Sonradan kontrol belli kuruluş ve sektörlerde gerçekleştirilmekte olup sadece ithalat işlemlerine dönüktür. Diğer kuruluşların ithalatlarından oluşan birleşimlerin kontrolleri ile iç piyasa ürünlerinin ticarete katkılarından oluşan birleşimlerin kontrolleri sonradan kontrolün konusu olmadığından kontrol edilmemektedir. Gümrük idarelerinin bugünkü yapısıyla piyasa denetim ve gözetim yapması personel yetersizliğinden dolayı da pek mümkün değildir.
 
Mevcut iş yoğunluğu yüzünden gümrük idareleri istemeden de olsa basitleştirme kurallarını uygulamakta ve bu yüzden mavi hattan geçen eşyaları beyan edildiği haliyle evraklarındaki bilgilerle yetinerek alıcısına doğrudan teslim etmektedir. Bu teslimde faturasına göre farklı olan eşyalar zaman zaman ihbarlar veya başkaca sebeplerle ortaya çıkmaktadır. Bu da basitleştirme kurallarından hareketle muayene ve kontrol edilmeden alıcısına teslim edilen eşyaların piyasa denetimi ve gözetimi yoluyla çok kolay kontrol edilebileceğinin işaretidir. Bu ve benzeri kaçakçılık faaliyetleri gümrüklerden geçtikten sonra minimum düzeyde yakalanmaktadır. PDG mekanizmasının çalışmaya başlamasıyla zaman içinde toplumsal bir değişimin olacağı da aşikardır. Kayıt dışı eşyaların daha ucuz da olsa alıcı bulamayacağı bir anlayış yerleşecektir. Cezaların getirdiği ağır mali sorumluluklar ve hürriyeti kısıtlayıcı cezalar bu anlayışın yerleşmesine vesile olacaktır.
 
Sonuç olarak, eşyaların gelişlerinde insan ve çevre sağlığı ile ilgili olanları sınır kapılarında, limanlarda ve hava alanlarında ülkemize girişlerinde herhangi bir sakıncasının olup olmadığının kontrolünden sonra yurda girişlerine müsaade edilecek, bunun dışındaki diğer tüm eşyalar alıcısına doğrudan gönderilecektir. Bu şekilde, gümrük bildirgeleri eşyaya göre farklı olan durumlara piyasa gözetim ve denetimi yolu ile çare bulunmuş olacaktır.