TÜSİAD Başkanı Orhan Turan'ın Harvard Business Review Dergisi Söyleşisi

03 Haz 2022
 TÜSİAD Başkanı Orhan Turan'ın Harvard Business Review Dergisi Söyleşisi

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan Harvard Business Review Dergisi'nin sorularını yanıtladı. Söyleşide şu görüşlere yer verildi:

Sanayici ve girişimci kimliğinin yanı sıra 30 yılı aşkın süredir devam ettirdiği sivil toplum çalışmalarıyla tanınan Orhan Turan, geçtiğimiz aylarda TÜSİAD'ın başkanlık koltuğuna oturdu. İklim krizi, ekonomik çalkantılar gibi etkilerle iş dünyasının bir belirsizlik sürecinden geçtiğine dikkat çeken Turan, liderlerin umutsuzluğa kapılmaması gerektiğini söylüyor. Turan'a göre geçmişte olduğu gibi bugün de çağı şekillendirmek için formül aynı: sürekli ve sürdürülebilir dönüşüm.

Orhan Turan ile TÜSİAD'ın ajandası, hissedar kapitalizminden paydaş kapitalizmine geçiş ve sanayideki dönüşüm adımları üzerine konuştuk.

HBR: TÜSİAD'ın kuruluşunun üzerinden yarım asır geçmiş durumda. Bugün gelinen noktada TÜSİAD, Türkiye ekonomisi ve istihdamının önemli bir kısmını temsil ediyor. Kurumun gelecekte oynayacağı rol ve yaratacağı katma değer anlamında nasıl bir strateji öngörüyorsunuz? Başkanlık döneminizde öncelikli hedefleriniz neler olacak?

TURAN: Yarım asır, bir sivil toplum kuruluşu için çok önemli bir kilometre taşı. TÜSİAD; üyeleri, iş dünyası profesyonelleri ve uzman kadrolarıyla yaklaşık 3 bin kişinin katkı verdiği, fikir üreten bir fabrika. Sorunlara her zaman uzun vadeli perspektiften bakan bir kurumuz. Türkiye'nin geleceğinin inşasında önemli olan her konu bizim çalışma konumuz. TÜSİAD, ülkemizin düşünce ufkunu genişletme misyonunu başarıyla üstlendiği yarım asırlık bir dönemin ardından, geleceğe de aynı sorumlulukla bakıyor. Kapasitemizi Türkiye için en etkin şekilde kullanmaya, çalışmalarımızı toplumun her kesimiyle buluşturmaya devam edeceğiz.

Tüm toplum kesimlerini etkileyen ekonomik zorlukların aşılması için politika önerileri oluşturacağız. Enflasyonla mücadele başta olmak üzere atılması gereken adımlara dair önerilerimizi hem karar alıcılarla hem de kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğiz. Ülkemizin dört bir yanında üyelerimiz ve ağlarımız var. Anadolu buluşmalarıyla iş dünyasının önceliklerini, sürdürülebilir kalkınmanın başarılması için gerekenleri istişare edeceğiz. Güçlü bir hukuk devleti ve güçlü demokrasi adil, müreffeh ve mutlu bir yaşamın temeli. Bu çerçevede hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve özgürlükler konularının Türkiye için kritik önemini vurgulamayı sürdüreceğiz. Uluslararası ilişkiler alanında yaşanan önemli değişimleri küresel ağlarımızla takip edeceğiz. AB entegrasyonu sürecinin tazelenmesi gereğini vurgulamaya devam edeceğiz. Yeşil dönüşüm, dijital dönüşüm, enerji verimliliği, iklim felaketi, sürdürülebilirlik konusunda iş dünyasına rehberlik yapacağız. Gençlere yönelik eğitim programları ile kariyer yolculuklarına destek olmaya devam edeceğiz. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların hayatın her alanında güçlendirilmesi öncelikli çalışma alanlarımızdan biri olmaya devam edecek. Ellinci yıl projemiz olarak hazırlanan ve tüm bu konular için bir pusula niteliğinde olan "Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa: İnsan, Bilim, Kurumlar" adlı çalışmamızı geçen yıl tanıtmıştık. Bu raporu aydınlık bir gelecek için toplumun tüm kesimlerine anlatmayı kararlılıkla sürdüreceğiz.

TÜSİAD başkanlığınızdan önce yaklaşık 30 yıl farklı sivil toplum kuruluşlarında görev aldınız. TÜSİAD'da da yönetim kurulu ve denetleme kurulu üyelikleri gibi farklı pozisyonlarda uzun yıllar aktif rol oynadınız. Dolayısıyla sanayici kimliğinizin yanı sıra iş dünyası sizi sivil toplum çalışmalarınızla da tanıyor. Bu çerçevede liderlik anlayışınızı bize aktarır mısınız? Toplumsal yarar odaklı bu çalışmalarınız liderlik yaklaşımınızı nasıl geliştirdi?

Sivil toplum gönüllülüğü kişinin kişisel ve mesleki gelişimiyle doğrudan ilintili bir süreç. İçinde olduğunuz kurum ve kuruluşlarda önünüze gelmeyen pek çok farklı konuyu, STK çalışmaları esnasında farklı bakış açıları ile gözlemleme ve yeni şeyler öğrenme imkanınız oluyor. Dolayısıyla sivil toplum, gönüllülerin faydalı olduğu ancak onun ötesinde gönüllüsünü de eğiten ve geliştiren bir alan. Bir nevi okul. Bu anlamda benim de liderlik anlayışımın gelişmesinde çok katkısı oldu.

STK'larda güttüğünüz amaç doğrultusunda ortak akıl ile fikirler üretiyor, en etkili stratejileri belirlemeye çalışıyor ve uygulama süreçlerinde de topluma liderlik ediyorsunuz. Dokunduğunuz alanlarda iyileşmenin iyi örnekler oluşturarak kelebek etkisiyle topluma nasıl yayılabildiğini gözlemliyorsunuz. Sivil toplum gönüllüsü olmak demek, kendinize sürekli hem liderlik hem deneyim anlamında yeni şeyler katmak ve değer üretmeyi yaşam biçimi haline getirmek anlamına geliyor.

Gönüllü çalışmaları konusunda, her iş insanının kendi şirketine yarattığı değer kadar topluma da değer yaratması gerektiği düşüncesindeyim. Devlet okullarında okumuş bir sanayici-girişimci olarak bugünlere gelmemde Cumhuriyetimizin ve içinde yaşadığım toplumun katkılarını hep vurguladım. Bu nedenle elde ettiğim deneyimleri, kazanımları ve bilgi birikimini sivil topluma yansıtmak 30 yıldır yürüttüğüm önemli bir sorumluluk. Tüm STK görevlerimde ülkemizi karış karış gezme ve tüm boyutlarıyla tanıma, anlama imkanına sahip oldum. Gönüllülük kendi ailenize, işinize ayıracağınız zamanı topluma ayırmayı gerektiriyor. Ancak bu zaman karşılığında toplumda değişime tanık olduğunuzda, bir şeyleri değiştirme gücünüzü gördüğünüzde duyduğunuz manevi haz tarifsiz. Sizi bu alana daha da çok bağlıyor.

Ülke olarak hedeflerimizi gerçekleştirmekte önümüzdeki süreçte en önemli meydan okumaların neler olacağını düşünüyorsunuz? Bu zorlukları nasıl aşmayı planlıyorsunuz?

Dünya jeopolitik gerilimler, ekonomik krizler, iklim felaketi, göçler ve doğal afetler ile sınanıyor. Değişim ise her alanda çok hızlı yaşanıyor. Haliyle bireyler, kurumlar, toplumlar ve ülkeler bu hızlı değişime, sürekli dönüşümle yanıt verme stratejileri geliştiriyor.

TÜSİAD olarak ülkemizin geleceği için "Yeni bir anlayışla geleceği inşa" adlı çalışmamızı geçen yıl kamuoyuyla paylaştık. Bu çalışma ülkemizin geleceğinin inşasında yeni bir kalkınma anlayışının yol haritasını sunuyor. Gelişmiş, saygın, adil ve çevreci bir Türkiye inşa etmeyi hedef olarak ortaya koyduk. Buna ulaşmak için üç temel unsuru raporumuzun merkezine aldık: insani gelişme ve yetkinleşme, bilim, teknoloji ve inovasyon, kurumlar ve kurallar.

Bugün refahın en önemli belirleyicileri insan, bilim ve kurumlar olarak özetleyebileceğim, maddi olmayan kaynaklar. Bu üç unsur aynı zamanda birbirine sıkı sıkıya bağlı. Örneğin insanın yetkinliklerine yatırım yapılmadığında, bilim ve teknolojide, kurum ve kurallarda ilerleme kaydedilemez. Bilim ve teknolojiyi esas almayan bir büyümeyi de uzun vadede sürdürmek mümkün değildir. Siyasal, ekonomik, toplumsal kurumların ve kuralların niteliği yetersiz olduğunda ise hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi, ekonomik istikrarı, toplumsal gelişmeyi temin etmek imkansız hale gelir. Ekonomik olarak gelişmiş, uluslararası alanda saygın, toplumsal olarak adil ve eşitlikçi ve yeşil dönüşümü başarmış çevreci bir Türkiye hedefine ulaşarak gençlerimize hayal kurabilecekleri ve potansiyellerini gerçekleştirebilecekleri bir ortam sunabileceğimize inanıyoruz.

Dünya da Türkiye de pandemi, iklim krizi, bölgede meydana gelen savaş gibi gelişmeler sonrasında olağanüstü bir süreçten geçiyor. Organizasyonlar gelecek tahminlerinde bulunmak ve büyüme adımları atmakta zorlanıyor. Sizce bu belirsizlik dönemi liderlerin karar alma süreçlerini nasıl dönüştürüyor? Uzun yıllara dayanan yönetim tecrübeniz çerçevesinde liderlerin belirsizliği en dengeli şekilde yönetebilmesi için önerileriniz neler olur?

Bu belirsizlik görünümü elbette ki insanlığın sınırsız umutları için engel değil. Zira insanlık, tarih boyunca önüne çıkan engellere karşı gösterdiği ataletle değil, uyumla gelişen bir seyre sahip oldu. Bugün de çağı şekillendirmek için formül aynı: sürekli dönüşüm, sürdürülebilir dönüşüm. Sürekli ve sürdürülebilir dönüşüm için güçlü araçlara sahibiz. Dijital dönüşüm bireyleri ve kurumlan birbirine daha yakın hale getirirken, yeşil dönüşüm dünya kaynaklarının verimli kullanımıyla gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmamızın formüllerini her geçen gün geliştiriyor ve yaygınlaştırıyor. Üçüncü önemli aracımız ise sivil toplum inisiyatifleri. Geleceği arayan bir çağda sivil toplum kuruluşları yeni düşünceleri ve kavramları anlamamıza ve insanlık için doğru kullanmamıza faydalı olan birer kaşif gibiler. Ancak başarılarının, önceki çağların kaşiflerinden farklı olarak uzak diyarlara yelken açmalarıyla değil, toplumlarm temas edilmemiş kesimlerine ulaşmalarıyla ölçülebileceği bir çağı yaşadığımızı da unutmamalıyız.

İş dünyası aynı zamanda önemli bir dijital dönüşüm sürecinden geçiyor. TÜSİAD'ın sanayide dijital dönüşümün önündeki engelleri ortadan kaldırabilmek amacıyla SD2 programını yürüttüğünü de biliyoruz. 2022 yılı ve takip eden dönemde sanayimizi nasıl bir dönüşüm bekliyor? Bu dönüşümde TÜSİAD'ın katkısı ne olacak?

Sektör ve ölçek fark etmeksizin dijital dönüşümün farkında olan, iş modellerini hızlıca değiştirebilen, teknolojik altyapısını ve donanımını güçlendirmiş şirketler fark yaratıyor. Bunu pandemi şartlarının bir anda değiştirdiği süreçte çarpıcı bir biçimde gördük. Bu dönüşüm sürecinde iki önemli boyut olduğunu söylemek mümkün. İlki dijital teknolojiyi geliştirme ve iş yapış biçimlerine hızlı bir şekilde entegre edebilme, İkincisi ise işlerin ve istihdamın dönüşümü.

Sanayi üretimi yıllar içerisinde arttı, fakat ülkemizde üretimin büyük bir oranı orta-düşük ve düşük teknolojiyle gerçekleşiyor. Hem sürdürülebilir büyüme hem de küresel rekabet gücünün korunması açısından sanayimizin yarattığı katma değeri ve verimliliği artırmamız gerekiyor. TÜSİAD'ın en önemli hedeflerinden biri bunu mümkün kılacak teknolojik dönüşümü sağlamak. Hem dijital teknolojilerin üretim ekosistemine entegre edilmesini, hem de bu teknolojilerin ülkemizde geliştirilmesini sağlamayı hedefliyoruz.

Yaptığımız tüm çalışmalarda, teknoloji alanında arz ve talep buluşmasında yaşanan kopuklukları gözlemledik. Bu soruna bir çözüm sunmak istedik ve Sanayide Dijital Dönüşüm Programını (TÜSİAD SD2) başlattık. Bu program ile teknoloji tedarikçileri ve teknoloji kullanıcılarını bir araya getiriyoruz. Ana sanayi ve tedarik sanayi arasındaki ilişkinin de güçlendirilmesini amaçlıyoruz. TÜSİAD SD2 Dijital Platformu'nda şu an 2 bini aşkın teknoloji tedarikçisi kayıtlı. Her sektöre hitap eden bir program. Önümüzdeki dönemde dijital dönüşüm planlamalarında daha deneyimli ve büyük şirketlerin yanı sıra orta ölçekli şirketlerin de programdan yararlanmasını arzu ediyoruz. Ülkemizin hem nicelik hem de nitelik açısından çok ciddi bir teknoloji potansiyeli var. Bu potansiyeli ortaya çıkararak TÜSİAD SD2 ile Türk sanayisinin gelişimine destek olmayı sürdüreceğiz.

Karşı karşıya olduğumuz iklim krizi, tedarik zincirlerinde yaşanan kırılmalar, enerji ve gıda güvenliği gibi konuları iş dünyasının öncelikli gündemine taşıdı. Öte yandan sürdürülebilirlikle büyüme yakalamak organizasyonların önceliği. Önümüzdeki süreçte sürdürülebilirlik konusunda TÜSİAD organizasyonlara nasıl destek sunacak?

2030 yılına kadar daha adil ve yaşanabilir bir dünyaya ulaşmak üzere BM ülkelerince ortaya konan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA), bugünden atmamız gereken adımların yol haritasını bizlere sunuyor. SKA'lara ulaşmak için dokuz yıldan az bir zamanımız kalmışken ne yazık ki olmamız gereken noktada değiliz.

Bu olumsuz tablonun moralimizi bozmaması için ise güçlü nedenlerimiz var. Sürdürülebilirlik riskleri iş dünyasının gündeminde üst sıralara taşınırken, tüketiciler şirketlerin uygulamalarını daha yakından takip eder hale geldi. Hissedar kapitalizmi yerini, tüm paydaşlara yönelik uzun vadeli değer yaratmayı ve sosyal ve çevresel boyutları ele alarak toplum refahına katkı sağlamayı hedefleyen paydaş kapitalizmine bırakıyor. Bu yaklaşımla sürdürülebilir ve somut hedefler koyan ve bu hedefleri ölçerek ilerlemeyi paydaşları ile paylaşan şirketler; daha hızlı büyüme, düşük maliyetler, yüksek verimlilik, yatırım optimizasyonu ve daha iyi varlık kullanımı gibi avantajlar elde ediyor.

Sürdürülebilirlik yaklaşımını Türk iş dünyasında güçlendirmek için çok sayıda çalışma ve proje yürütüyoruz. Bu alandaki araştırma raporlarımız, tutum belgelerimiz, Yeşil Mutabakat eğitimlerimiz ile iş dünyasına bilgi akışı sağlıyoruz. TÜRKONFED, TÜSİAD ve UNDP ile Hedefler için İş Dünyası Platformu'nu (B4G) kurduk. Platform aracılığıyla özel sektörün sürdürülebilirlik çalışmalarını destekliyoruz ve yeni ortaklıklar kuruyoruz. Ülkemizde plastik kirliliğiyle mücadeleyi bir adım öteye taşımak için Global Compact Türkiye ve SKD Türkiye işbirliğiyle İş Dünyası Plastik Girişimi'ni başlattık. Bu girişim ile imzacı şirketler plastik kullanımını azaltma yönünde taahhütte bulunuyor ve bu taahhütlerini kamuoyu ile paylaşıyor. İş dünyasının sürdürülebilirlik uygulamalarını desteklemek ve yaygınlaştırmak amacıyla Birleşmiş Milletler tarafından kurulan UN Global Compact'in dünya genelindeki 69 yerel ağından biri olan Global Compact Türkiye'nin sekretaryasım yürütüyoruz. Global Compact Türkiye, UN Global Compact'in strateji ve programlarını yerelleştirerek şirketler bünyesinde uyguluyor, onların Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları'na ulaşmak için hedefler belirleyerek ileriye götürecek somut adımları atmalarına destek oluyor. İş dünyasının sürdürülebilirlik bakış açısından güçlenmesine yönelik çalışmalarımız her zaman odağımızda olacak.

Hissedar kapitalizmi yerini, tüm paydaşlara yönelik uzun vadeli değer yaratmayı ve sosyal ve çevresel boyutları ele a arak toplum refahına katkı sağlamayı hedefleyen paydaş kapitalizmine bırakıyor.

Yaşadığımız paradigma değişimi organizasyonlarla birlikte çalışan yetkinliklerini de dönüştürüyor. Bu dönemde, özellikle TÜSİAD'ın temsilcisi olduğu sanayi alanında profesyonellerin ne gibi yeni yetkinliklere ihtiyacı var?

Dijital dönüşüm sürecinin başarısını sağlayacak ve hatta temelini oluşturacak en önemli unsur, yeni nesil dijital beceri ve yetkinliklerle donatılmış insan kaynağı. Yapılan araştırmalara göre bilgi teknolojileri alanındaki beceri eksikliğinin; küresel çapta 6,5 trilyon doların üzerinde maliyet oluşturarak 2025 yılına kadar kuruluşların yüzde 90'ını etkileyeceği öngörülüyor. İş dünyasının beklentileri ve sektörel ihtiyaçlar dikkate alınarak insan kaynağının dönüşümüne katkı sağlayacak projeleri hayata geçirebilmeliyiz. Genel olarak dijital okuryazarlığın yaygınlaştırılmasının yanı sıra dijital dönüşüm için bilgi teknolojileri alanında yetkinliği artıracak programlara hız vermeliyiz. Özellikle yazılım sektörü ülkemizin bilgi toplumuna dönüşümünün bel kemiğini oluşturuyor.

TÜSİAD olarak tüm bu ihtiyaçlara bir çözüm geliştirmek için İşim Gücüm Geleceğim platformunu başlattık. Üniversite öğrencileri ve genç profesyonellere ilgi duydukları alanlardaki çevrimiçi eğitimlerden ücretsiz olarak faydalanma olanağı sağlıyoruz. Platformda Veri Bilimi, Yazılım Geliştirme, Veri Analizi ve Görselleştirme, Bulut Çözümleri, Mobil Uygulama Geliştirme, Yapay Zeka, Siber Güvenlik olmak üzere yedi eğitim programı bulunuyor. İlgilenen tüm gençleri bu platforma bekliyoruz.

İnsan kaynağının dijital yetkinliklerinin yanı sıra gelişmeye açıklık, öz yönetim, açık fikirlilik, yaratıcılık, sorumlu karar alma, iletişim ve ilişki kurabilme gibi sosyal duygusal beceriler giderek önem kazanıyor. Aslında erken yaşlardan başlayan ve yaşam boyu öğrenme anlayışı içerisinde devam eden eğitim programları ile tüm bu yetkinliklerin geliştirilmesine öncelik vermek gerekiyor.

Yeni yetkinliklere olan ihtiyacın yanı sıra Türkiye özelinde önemli bir işsizlik ve istihdam sorunuyla karşı karşıyayız. Özellikle süregelen beyin göçünün engellenmesi ve çağın gereklerine uygun yetkinliklerle donanmış gençlerin iş dünyasına kazandırılması için öncelikli aksiyonlar neler olmalı?

Ülkemizde işsizlik çok boyutlu bir sorun. Bir taraftan işverenler aradığı niteliklerde işgücü bulmakta zorlanırken diğer taraftan üniversite mezunu (diplomalı) işsizlerin oranı eğitim ile istihdam arasındaki ilişkinin mutlaka güçlendirilmesi gerektiğine işaret ediyor. Genç nüfusumuz ülkemiz için en önemli potansiyel güç olmakla beraber ne eğitimde ne de çalışma hayatında olan genç nüfusumuz OECD ortalamalarına göre oldukça yüksek: yüzde 24,2. Nitelikli gençlerimizi beyin göçü ile kaybederken, gençlerimizin potansiyelini harekete geçiremiyor, ekonomiye dahil edemiyoruz. Pandemi gibi kriz dönemleri ise insana yakışır sosyal güvenceli işler yaratma ve istihdamı koruma konusunda kırılganlıkları ortaya çıkardı. Özellikle genç ve kadın istihdamı bakımından dezavantajlı koşullar daha görünür oldu.

Tüm bunların yanında hızlanan dijital dönüşüm süreci işleri, iş yapma şekillerini ve bu kapsamda aranan becerileri değiştiriyor, doğru adımları zamanında atarsak fırsatları da beraberinde getiriyor. Bu nedenle bir yandan işgücü piyasasında yapısal sorunları gidermeye odaklanırken diğer yandan geleceğin çalışma hayatına hazırlanmalıyız. Atmamız gereken adımların başında mevcut işgücünün becerilerine yatırım yapmak, gençlere 21'inci yüzyıl becerilerini kazandırmak ve eğitim sistemini bu yönde güncellemek, kız çocukları ve kadınları başta STEM (Fen, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) alanlarında öğrenime ve çalışmaya teşvik etmek, mesleki ve teknik eğitimin itibarını ve kalitesini yükselterek bu alanda kendi başarı modelimizi oluşturmak, iş dünyası ile eğitim dünyası arasındaki işbirliklerini güçlendirmek geliyor.