TÜSİAD Başkanı Orhan Turan'ın Ekonomist Dergisi Söyleşisi: "Önceliğimiz enflasyon sorununu çözmek olmalı"

06 May 2022
TÜSİAD Başkanı Orhan Turan'ın Ekonomist Dergisi Söyleşisi: "Önceliğimiz enflasyon sorununu çözmek olmalı"

TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, ekonomide en büyük sorunun yüksek enflasyonla mücadele olduğunu söylüyor. Şu an odağın enflasyondan ziyade kuru kontrol etmek olduğuna dikkat çeken Turan, bir politika değişikliği beklemediğini ifade ediyor.

Türkiye Sanayici ve İş insanları Derneği'nde (TÜSİAD) başkanlık görevini kısa bir süre önce üstlenen Orhan Turan, bugün ekonomide en büyük sorunun yüksek enflasyonla mücadele edilmemesi olduğunu ifade ediyor. İş dünyasının yatırım yapabilmesi için öncelikle öngörü sahibi olması gerektiğini aktaran Turan, sürekli değişen regülasyonların hem iş dünyasının planlama yapmasını imkansız kıldığını hem de güven ortamını zedelediğinden yakınıyor. Ekonomide ana önceliğin büyüme değil enflasyonu çözmek olduğunu vurgulayan TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ile uygulanan ekonomi politikası ve beklentilerini konuştuk.

Türkiye'nin ekonomi yönetimi ve izlediği para politikası konusundaki görüşlerinizi alabilir miyiz?

Enflasyonda maalesef hedeflediğimiz noktadan uzaklaşıyoruz. Aslında enflasyon sorunu bizim sadece son altı aydır yaşadığımız bir durum değil. Özellikle son 4-5 yıldır enflasyon dinamiklerinin, yapısının bozulduğuna dair analizlerimiz var. Gerekli adımları doğru zamanlama ile atamıyoruz. Böyle olunca da para politikası etkinliğini kaybediyor ve gün sonunda enflasyonda yaşadığımız tablo ortaya çıkıyor. Yüksek enflasyon ortamında iş dünyası da zorlanıyor. Yatırım yapabilmemiz için öncelikle öngörü sahibi olmalıyız. Fiyatlara dair ve fiyat istikrarına dair bir öngörümüz olamayınca uzun vadeli yatırım planı yapmanız da zorlaşıyor. Öte yandan konu sadece para politikası değil. Sürekli değişen regülasyonlar da hem iş dünyasının planlama yapmasını imkansız kılıyor hem de güven ortamını zedeliyor. Dolayısıyla bunları aşamadığınızda da ülke olarak katma değerli üretim yapacak bir strateji ortaya koyamıyoruz.

Enflasyon baskısının Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerini değerlendirir misiniz?

Her şeyden evvel verimlilik düşüşü görüyoruz. Uzun vadeli planlar yapamadığımız için yatırımlar sekteye uğruyor. Gün sonunda hane halkında ciddi refah kaybı oluyor. Yatırım, tüketim ve üretim yavaşlıyor, istihdam azalıyor ve bir kere daha refah kaybı ortaya çıkıyor. Bu sarmaldan çıkmak için enflasyonu çözmek önceliğimiz olmalı.

Cari açıktaki yükseliş, ekonomi politikasında değişimi beraberinde getirir mi? Faiz artışı bekliyor musunuz?

Bugün cari açıktaki yükselişin ana kaynağını global enerji ve emtia fiyat artışları oluşturuyor. Petrol fiyatları 100 doların üzerinde. Geçen yıl ortalama 70 dolardı. Sadece bu kalemden cari açığa 15 milyar dolar maliyet geliyor. Yılbaşında turizmden çok umutluyduk. 2019 yılına benzer 35 milyar dolar turizm geliri bekliyorduk. Şimdi muhtemelen bu kadar iyi olamayabilir bu rakam da. Avrupa yavaşlıyor, ihracatımız da yavaşlıyor. Özetle cari açık düşeceğine genişliyor. Kısa vadede herhangi bir politika değişikliği beklemiyorum. Sürekli regülasyon değişikliklerine tabi olduğumuz ve odağın enflasyondan ziyade kuru kontrol etmede olduğu mevcut politikanın devamı daha olası gözüküyor.

Türkiye ekonomisinin bugün en büyük sorunu sizce nedir? Sizce bu noktada yeni ekonomi modeli nasıl bir temele dayandırılmak?

Ekonomideki en büyük sorun yüksek enflasyonla mücadele. Hukukun üstünlüğünü tesis etmek ve kurumların doğru politikalar inşa etme kapasitesindeki zayıflamayı gidermek de gerekiyor. Var olan politikalar sürdürülebilir olmadığı için sürekli bir değişiklik, ince ayar ile karşılaşıyoruz. Kurumlarımızı güçlendirmemiz gerekiyor.

Büyüme ve enflasyon rakamlarında 2022 için öngörünüz nedir?

TÜSİAD olarak yüzde 3 büyüme ile çalışıyoruz. Yılın önemli bir bölümünde de enflasyon yüzde 65'lerin üzerinde kalacak gibi gözüküyor. Pek çok kurumun büyümeyi yüzde 2-2,5 bandına doğru aşağı revize ettiğini görüyoruz. Aslında 2022'nin ilk çeyrek rakamları kötü gelmeyecek, yüzde 6'ya yakın bir reel büyüme hesaplıyoruz ama ikinci çeyrekten itibaren pek çok gösterge yavaşlamaya işaret ediyor. Geçen yıl yatırım ve ihracat çok iyiydi. Bu yıl ise yatırımlar pek parlak gözükmüyor açıkçası, ihracatımız da keza Avrupa kaynaklı yılbaşından bu yana yavaşlıyor ve yavaşlamaya da devam edecek.

Türkiye'nin bugün ihracata dayalı büyümede ucuz iş gücü ve değeri düşük TL ile bu yolda başarılı olma şansı nedir?

Ucuz iş gücü ve ülke para birimine değer kaybettirerek alan kazanmak 1980-90'larda kaldı. Bir dönem bu yaklaşım elbette çalıştı ama o fırsat penceresi kapandı. Artık teknolojiye dayalı, verimlilik artışı sağlayan ve beşeri sermayenin öne çıktığı sistemler dünya ekonomisinden pay alabiliyorlar. Sadece AR-GE harcamalarının ekonomideki payına dahi baksanız size bir resim ortaya koyar. Biz ise şu an beyin göçü ile mücadele etmeye çalışıyoruz. Global temayı doğru okumalı ve doğru öngörmeliyiz. Geçmişte bazı iktisadi modeller o dönemin şartlarına göre elbette fayda sağlamıştır ama döngüler değişiyor. Her dönemin kendi koşulları var. Bugün ihracatta alan kazanmak istiyorsak orta-yüksek teknolojiye dayalı, marka yaratabilen bir ekonomi olmalıyız.

"Gezi kararı vicdanları sızlattı"

Önceki hafta Gezi davasından çıkan mahkumiyet kararlarına ilişkin değerlendirmesini sorduğumuz TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, şunları aktardı: "TÜSİAD olarak her platformda hukukun üstünlüğünü vurguluyoruz. Bir yargı sürecinin ve kararının farklı kesimlerde bu ölçüde tartışma yaratması ve vicdanları sızlatması hepimizi düşündürmeli. Türkiye'nin dışarıdaki algısını, AB ilişkilerini de olumsuz etkileyen bir karar. Dünyada ekonomi ile demokrasi at başı gidiyor, demokrasi ve hukuk endekslerinde ilerleme ile ekonomik ilerlemeyi birbirinden ayıramayız."

TÜSİAD fikir üreten bir fabrika"

"TÜSİAD; üyeleri, iş dünyası profesyonelleri ve uzman kadrolarıyla yaklaşık 3 bin kişinin çalıştığı bir fikir üreten bir fabrika. Yarım asırdan bu yana dünya ve ülke meselelerini anlamlandırma misyonunu başarıyla yerine getiriyor. Başkanlık sürecim dünyada ezberlerin bozulduğu bir dönüşüm dönemine denk geldi. Hedefim, üyelerimiz ile bu dönüşümün gerektirdiği anlayışla, politika önerileri üretmeye devam etmek olacak. Toplumun tüm kesimlerini etkileyen ekonomik zorlukların aşılması ve enflasyonla mücadele konusunu odağımızda tutacağız. Anadolu'da iş dünyası ile daha sık buluşacağız, Türkiye'nin dört bir yanındaki iş insanları ile dayanışma içinde olacağız. Güçlü bir hukuk devletinin, çoğulcu demokrasinin hepimiz için önemini vurgulamayı sürdüreceğiz."