TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik Varna'da Düzenlenen Türkiye - AB Zirvesi'ni Değerlendirdi

23 Mar 2018
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik Varna'da Düzenlenen Türkiye - AB Zirvesi'ni Değerlendirdi

Varna’daki AB-Türkiye zirvesi her iki taraf için de önemli bir fırsattır: ilişkiler tekrardan AB ve Türkiye vatandaşları için olumlu enerji kaynağı olabilir. Demokrasi değerleri, özgür toplum, ekonomik refah, teknoloji devrimi, sosyal ilerleme ve güvenlik boyutlarında AB hedefi Türkiye için temel bir milli menfaattir. AB için ise, Türkiye’nin üyelik sürecinde başarı ile ilerlemesi temel bir küresel güç konusudur.

Vize serbestleştirilmesi sürecinin tamamlanması, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi müzakerelerinin başlatılması, güvenlik ve göç alanında işbirliğinin sürdürülmesi ve derinleştirilmesi, dijital ekonomi ve enerji politikalarında uyumun artırılması ve tüm bu alanlarda sağlıklı, sürdürülebilir ilerlemenin temelini oluşturan demokrasi, temel hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü… Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin bu maddeleri içeren kapsamlı bir gündeme ihtiyacı var. Tam üyelik perspektifiyle sürdürülen üyelik müzakerelerinin ilişkileri düzenleyen temel hukuki çerçeve olarak korunması bu alanlarda belirlenen ortak hedeflerin kalıcı bir şekilde hayata geçirilmesi için alternatifsiz tek araç olmaya devam ediyor. Brexit kapsamındaki tartışmalar bunu bir kez daha gösteriyor.

Görüş farklılıklarının yapıcı bir söylem ve ortak eylem kararlılığı ile aşılması, önümüzdeki dönemde AB-Türkiye entegrasyon sürecini destekleyecek ortaklık ve işbirliği modellerinin tam üyelik vizyonu ile sürdürülmesi AB, Türkiye ve tüm Avrupa’nın geleceği için belirleyici olacak.

Devrimsel teknolojik atılımların yaşandığı bir dönemdeyiz. Teknolojik devrim köklü bir ekonomik ve toplumsal değişimi tetikliyor. Bu değişimi ilerici ve uzak görüşlü politikalarla yöneten toplumlar geleceğin küresel güçleri olacaklar.

Bu doğrultuda AB de yapısal dönüşümünün yol haritasını belirliyor, uyguluyor. AB etki alanını genişletmek, yeni çağın fırsat ve zorluklarına cevap oluşturmak için farklılaştırılmış entegrasyon modeline doğru evrim içerisinde; merkezde derinleştirilmiş, federal Euro Alanı ve daha geniş AB. Demokratik kriterler, tek pazarın “dört özgürlüğünün” bölünmezliği ve stratejik öneme sahip temel alanlarda ortak politikalar, genişleyen ve derinleşen AB’ye katılımın temel koşulları olmaya devam edecek. Dolayısı ile, AB kriterlerine uyum sağlayabilen bir Türkiye için tam üyelik yolu yeni bir perspektife sahip.

Diğer yandan, AB’nin yapısal dönüşümünün ve dijitalleşmenin etkisiyle yeni dış ekonomik anlaşmalar, politikalar ve mevzuatın hız kazandığı bir dönemdeyiz. Bu nedenle tam üyelik dışındaki modeller uzun vadeli ekonomik belirsizlik ve riskler yaratır; dikkatli olmalıyız.

AB ile entegrasyon süreci bu değerlendirmeler ışığında daha da önem kazanıyor. Küresel dinamikler ve Dördüncü Sanayi Devrimi parametreleri AB’yi dönüştürürken, AB-Türkiye entegrasyonunun olumlu etkileri üzerinde de çarpan etkisi yaratıyor. Bu formül daha güçlü bir AB, daha güçlü bir Türkiye, yanı sıra daha güçlü bir Avrupa ve Asya denklemidir.

Türkiye için kalıcı ekonomik büyüme ve refah toplumu olmanın denklemi açık: demokrasi, hukuk devleti, makro-ekonomik disiplin, eğitime özgür düşünce temelli yatırım, insan ve doğa odaklı toplumsal kalkınma anlayışı ile desteklenen ekonomik büyüme, yatırım ortamı, girişimcilik eko-sistemi ve istihdam politikaları.. Sabır ve akılcılıkla değerlendirilen bir AB ile entegrasyon ve dünyaya açılım süreci bu denklemin hayata geçirilmesi için anahtar.

Gümrük Birliği’nin güncellenmesi süreci bu açılımın itici gücü olur. Tarım, hizmetler ve kamu alımlarına genişleyen, dijital ekonomi boyutunu içeren, mevcut anlaşmadaki karar-alma asimetrilerine çözüm oluşturan, etkili bir anlaşmazlıkların çözümü mekanizması oluşturan güncel bir Gümrük Birliği kazan-kazan şartlarını yaratır; olumlu etkileri tüm politika alanlarına yayılır. TÜSİAD’ın üye olduğu Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu BusinessEurope bu sürece tam destek vermektedir.

Batı içinden Asya’ya, Avrasya’ya ve diğer bölgelere açılan bir ülke olarak kendini konumlandıran, potansiyelini hayata geçiren Türkiye geleceği şekillendiren ülkeler arasında, yeni ekonomik düzenin merkezinde yerini alır.

Yapıcı, yaratıcı ve stratejik bir yaklaşım ve uygulama iradesi ile ilerlendiğinde AB ve Türkiye “akıllı etki” merkezi olarak yükselir ve ortak geleceğini inşa eder.