TÜSİAD, Doha’da düzenlenen BM İklim Değişikliği Konferansı’nda düşük karbon ekonomisine geçiş konusunda özel sektörün görüşlerini aktardı

11 Ara 2012 İlgili Dosya

TÜSİAD, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Katar’ın Doha kentinde düzenlenen İklim Değişikliği 18. Taraflar Konferansı’na “İş Dünyası ve Sanayi Sivil Toplum Kuruluşu” (BİNGO) alanında akredite kuruluş olarak, 6 kişilik bir heyetle hem BINGO grubu, hem de Türkiye resmi heyeti içerisinde konferansa katılarak görüşlerini aktardı.

TÜSİAD, konferans kapsamında 6 Aralık 2012 tarihinde “Türkiye’de Düşük Karbon Ekonomisine Geçiş ve Özel Sektörü Rolü” başlıklı bir etkinlik düzenledi.

 BM İklim Değişikliği 18. Taraflar Toplantısı kapsamında TÜSİAD yan etkinliğinde öne çıkan konular ve önerileri şu şekildedir:

 • İklim değişikliği enerji güvenliği, ekonomik ve finansal kriz gibi küresel bir sorundur ve küresel bir çözüm gerektirmektedir. Durban’da koyulan kısa ve orta vadeli hedefler ve iklim değişikliği ile mücadele etmek için meydana getirilen hukuki mevzuatın ardından yaşanan küresel ekonomik kriz, Fukushima kazasının yol açtığı felaket, kaya gazında yaşanan teknolojik gelişmeler ve bunun da bir sonucu olarak kömür fiyatlarının düşüşü iklim değişikliği müzakerelerinin seyrini olumsuz yönde etkilemiştir.

• Sera gazı emisyonlarının uluslararası bir çaba ile azaltılması için sorumluluk sahibi bir ülke olarak Türkiye, bütün tarafların sorumluluk alacağı, kapsamlı ve hukuki bağlayıcılığı olan bir iklim düzenini tercih etmektedir. Ancak sürdürülebilir kalkınma hamlemizi etkilemeden düşük karbon ekonomisine geçmek ve iklim değişikliği ile mücadele etmek için teknik ve finansal desteğe ihtiyacımız vardır.

• Düşük karbon ekonomisine geçiş için ihtiyaç duyulan finansal araçların henüz olgunlaşmış değildir. Bu doğrultuda, kısa vadede tamamlayıcı desteklere gereksinimi ortadan kaldıracak mekanizmaların devreye girmesi için çalışmalar devam etmektedir.

• Düşük karbon ekonomisine geçiş sürecinde ilgili finansman mekanizmaları ve araçlarının geliştirilmesi, düzenleyici çatı mevzuatın oluşturulması, güncellenmesi ve geliştirilen yeni teknolojileri hayata geçirecek ticari becerinin ortaya koyulması kritik önem arz etmektedir.

• AB uyum hedefleri ve iklim değişikliği kapsamında ciddi bir yükümlülük altında olan sanayi ve özel sektöre, ilgili müzakere ve uyum sürecinde aktif rol tanınmalı ve ülke ve sektörel pozisyonların oluşturulmasında bilgi ve deneyimine başvurulmalıdır.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansında Türkiye Kararı

Türkiye’nin OECD ülkesi olması nedeniyle müzakerelerin başından beri Kyoto Protokolü altında yanlış konumlandırılmasından dolayı, özel konumunun yönelik müzakereler yürütülmektedir. Bu doğrultuda, 2010 yılında Cancun’da yapılan 16. Taraflar Konferansı’nda “Türkiye’nin Sözleşmeyi daha iyi uygulama kabiliyetini geliştirmek üzere finansman, teknoloji ve kapasite geliştirme desteklerine erişimini desteklemek amacıyla” bu konuları göz önünde bulundurması kararı alınmıştı.

Doha’da gerçekleştirilen 18. Taraflar Konferansı’nın Türkiye’nin özel konumunu netleştirmeye yönelik müzakerelere yönelik şu karar alınmıştır:

“(Taraflar Konferansı) Sözleşmenin Ek-2 taraflarından, imkanı bulunanların, kendi görev tanımı dahilinde Küresel Çevre Fonu (GEF) vasıtasıyla dahil olmak üzere, çok taraflı kuruluşlar, uluslar arası finans kuruluşları, diğer ortalık ve girişimler, özel sektör veya diğer her tür düzenlemeler aracılığıyla özel durumları Taraflar Konferansı’nca tanınmış Ek-1 taraflarına, ulusal iklim değişikliği stratejilerini ve eylem planlarını uygulamada ve 1/CP.16 kararı doğrultusunda düşük emisyonlu kalkınma stratejileri veya planlarını geliştirmelerine yardım etmek üzere uygun görülen mali, teknolojik, teknik ve kapasite geliştirme desteği sağlamalarını teşvik eder.”

Kararda Türkiye’ye mali destek sağlanması için önemli bir mesafe daha alınmıştır. Ancak, Türkiye’nin 16 Kasım 2012 tarihli önergesinde sunulan ve BMİDÇS sisteminin kalıcı parçası haline gelmesi öngörülen “çerçeve” ise kabul görmemiştir. Türkiye’nin kendi özel konumunu Taraflar Konferansı’nda kabul ettirme yönündeki gayreti Türkiye’nin doğru konumlanması yönünde önemli bir adımdır. Bundan sonraki dönemde ulusal iklim değişikliği politika ve stratejilerinin tutarlı şekilde uygulanması ve Türkiye’nin pozitif katkı gerçekleştiren bir ülke olduğunu veriye dayalı olarak göstermesi önem kazanmaktadır. Ayrıca, COP 18 kararı ile ileride elde edilecek kaynakların bürokratik mekanizmalarda kullanılmasından ziyade iklim değişikliğine ilişkin yatırımlarda eli taşın altında olan özel sektörün teknoloji yatırımlarının desteklenmesi büyük önem taşımaktadır.