TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz'ın "11. Teknoloji Ödülleri" Töreni Açılış Konuşması

Sayın Başkanlar, Saygıdeğer Konuklar, Değerli Basın Mensupları,

Şahsım ve TÜSİAD Yönetim Kurulu adına sizleri saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

11. Teknoloji Kongresi’ne ve Teknoloji Ödülleri Töreni’ne hepiniz hoşgeldiniz.

Sözlerime başlarken, acısı hepimizi derinden sarsan, Soma faciasında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet ve yakınlarına başsağlığı,  sabır diliyorum.

Kazanın hemen ardından belirttiğimiz gibi Türkiye’nin ölümcül iş kazalarında geldiği nokta vahim, üzücü ve asla kabul edilebilir bir durum değildir.

İş sağlığı ve güvenliği, insani bir sorumluluktur, temel bir insan hakkıdır. Herkes sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışma hakkına sahiptir. Tüm işverenler, çalışanlar ve kamu kesiminin işbirliğiyle, güvenli ve sağlıklı çalışma koşullarını yaratmak zorundayız. İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinden kaçınan bir tutumu benimsemek, insan hayatına değer vermemek demektir. Hukuk sistemimizden ve kamu yönetiminden yaşanan bu acı olayı en ufak ayrıntısına kadar takip edip, olaydaki tüm suç unsurlarını ortaya çıkarmasını ve son olmasını umut ettiğimiz bu facianın bir daha tekrar etmemesi için gereken önlemleri almalarını bekliyoruz, diliyoruz.

 

Sayın Konuklar,

TÜBİTAK, TTGV ve TÜSİAD olarak; teknolojinin ve yenilikçiliğin önemini vurguladığımız bu etkinliğin ve Teknoloji ödüllerinin yarattığı heyecanın artarak sürdüğünü görmekten mutluluk duyuyoruz, gurur duyuyoruz.

Teknoloji Ödülleri’ni oluştururken, başarı hikayelerini kamuoyunda daha fazla görünür kılmayı ve özendirici olmayı amaçlamıştık. Bu yıl, farklı büyüklüklerde ve farklı illerde bulunan firmalardan rekor başvuru almamız, amacımıza daha fazla yaklaştığımızı gösteriyor, bundan memnuniyet duyuyoruz.

 

Değerli Konuklar,

İnovasyon ve teknolojide yetkin ve yüksek teknolojiye dayanan, rekabetçi ürün ve hizmetler geliştiren ülkelerin, küresel ekonomide daha rekabetçi olduğunu, ekonomik gelişmişlik ve kalkınma seviyesiyle, inovasyon ve teknoloji yaratma kapasitesi arasında doğru orantılı bir ilişki olduğunu hepimiz biliyoruz.

Teknoloji ve inovasyon kapasitesinin yükselmesi aynı zamanda sürdürülebilir bir ekonomik ve sosyal kalkınma sağlamakta. Bu da daha yüksek üretkenlik ve milli gelir, daha gelişmiş istihdam olanakları, ve çevre, enerji arz güvenliğinde iyileşmenin sağlanması anlamlarına gelmektedir.

Kalkınmanın sürdürülebilirliği, bilgi toplumu ve teknoloji üretebilen bir toplum olabilme yolunda bütüncül politikalar izlenmesini de gerekli kılıyor. Ve bu da, yatırım ortamının iyileştirilmesinden girişimciliğe, finansman seçeneklerinin artırılmasından, eğitim, Ar-Ge ve inovasyon politikalarına kadar, geniş bir alanda çalışma gerektiriyor. İşte bu konularda plan ve programlarımızda yer alan eylem planlarının etkili ve kararlı şekilde hayata geçirilmesi, ülkemizin yakın gelecekteki konumunu doğrudan belirleyecek en önemli unsurdur diye düşünüyorum.

Ülkemizde, teknoloji ve inovasyon kapasitesinin temel bileşenlerden birisi olan Ar-Ge harcamalarında son yıllarda önemli artışlar yaşandı. Ayrıca, inovasyon konusundaki farkındalığımız da eskiye nazaran çok daha iyi bir duruma ulaştı. Nitekim, Dünya Ekonomik Forumu’nun hazırladığı 2013-2014 Küresel Rekabet Raporu’nda; ülkemizin “inovasyon” göstergesinde 148 ülke içinde 50’inciliğe ulaştığını ve aldığı bu derece ile ortalamanın biraz üzerine çıktığını memnuniyetle gözlemliyoruz.

Küresel rekabetçilik endeksinin, “teknolojik altyapı” bileşeninde ise gerilemiş durumdayız maalesef. Bu bileşen, teknolojiyi benimseyebilme ve bilişim teknolojilerinin kullanımı konularını içeriyor. “Bilgi ve iletişim teknolojileri” hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ekonomilerde inovasyonu besleyen, üretkenlik düzeyini yükselten, ekonomik ve sosyal refahı artıracak fırsatları yaratan çok önemli bir sektör. Türkiye'nin bilgi ve iletişim teknolojilerinin üretim zincirlerinde varlık göstermesi, uzun dönemli büyüme performansının da en önemli destekleyicilerden biri olacaktır. Bilişimin yenilikçiliği destekleyici rolü, katma değeri yüksek ve sofistike ürünlere kavuşmamızı kolaylaştıracaktır. Bilgi ve İletişim teknolojileri ile birlikte, yazılım ve servis sektörünün de, Türkiye’nin orta ve yüksek teknolojili bir üretim yapısına ulaşmasına önemli katkı sağlayacağına inanıyoruz.

 

Değerli Konuklar,

Ülkemizin dinamik nüfusunun, birçok alanda olduğu gibi, teknoloji alanında da en önemli potansiyelimizi oluşturduğunu düşünüyorum.  Bu potansiyelimizi, katma değeri yüksek ürün ve hizmet üreten, yenilikçi bir güce dönüştürmemiz şart. Çocuklarımızın ve gençlerimizin fen-matematik başarı düzeyini yükseltmeye öncelik vermezsek, önem vermezsek, analitik ve eleştirel düşünme yeteneğini onlara kazandıramazsak, problem çözme becerilerini geliştiremezsek teknolojide taklitten öteye geçemeyiz. Eğitim sistemlerini sürekli daha iyiye ulaştırma çabası içinde olan ülkeler dikkate alındığında, eğitimin niteliğinde çok ciddi bir sıçrama yapmamız gerektiği görülüyor. hepimiz bunu biliyoruz, gözlemliyoruz. Aksi takdirde şu an bulunduğumuz vasat noktadan ileri gidemeyeceğimiz gerçeği önümüzde duruyor. Okul öncesi eğitiminden başlayarak, eğitim sisteminin her kademesinde araştırmacılığın ve yenilikçiliğin ön plana çıkarılması, inovasyon politikalarının amacına ulaşması için vazgeçilmezdir. Ayrıca, ülkemizde bilişim okuryazarlığının geliştirilmesi gereğini, özellikle sayısal uçurumun kapatılması açısından vurgulamak istiyorum. Bu çok önemli bir fırsat.  Bu bilinci özümsersek, Türkiye’nin teknolojiyi ithal eden ve kullanan değil, üreten ve bu alanda dünya çapında rekabet gücüne sahip bir ülke konumuna geleceğine yürekten inanıyorum.

 

Değerli konuklar,

Teknoloji Kongresi’nde bu yıl, teknoloji ve yaşam konusunu ele aldık. Teknoloji elbette, sınırlı ülke kaynaklarını verimli kullanmak için, rekabet avantajı yaratmak için zorunlu. Ancak ana gayeyi de hiç unutmamak lazım. O da insanın refahını ve mutluluğunu gerçekleştirmek.

Yeni fikirlerin ve buluşların pazarda gerçek ürünlere dönüşmesi ve buna uygun teknolojilerin gelişmesi, daha nitelikli ürün ve hizmetlere ulaşmamızı sağlıyor ve gündelik yaşamımızı kolaylaştırıyor.. Bunların hepsi çok önemli, çok değerli…

Ancak teknolojinin, insan hayatını etkilediği sağlık ve iş güvenliği alanını özellikle işaret etmek istiyorum. Gerek sağlık sektöründe, gerekse iş güvenliği alanında yeni teknolojilerin kullanımı yaşamsal önem taşıyor; Hayatın akışı bu gerçeği bize acı olaylarla hatırlatıyor. İnsan eliyle geliştirilen teknolojinin, insanı ihmal eden değil insana değer veren yaklaşımlarla geliştirilmesi ve kullanılması gerekli. Ancak bu şekilde, ülkemizde, ekonomimizde umduğumuz gelişmeleri, insani gelişmişlik ile taçlandırabiliriz. Ülkemizi tam anlamıyla gelişmiş ülke konumuna ancak bu şartlarda yükseltebiliriz. Teknolojiyi yaşamlarımıza dahil ederken, bir sonraki nesillere güzel bir dünya bıraktığımızdan da emin olmalıyız, sürdürülebilir bir dünya bıraktığımızdan da emin olmalıyız.

Sözlerime son verirken; 11. Teknoloji Ödülleri’ne katılarak, ürettikleri teknolojilerle, bu alanda yatırım yapanlara ve yapacaklara örnek olan tüm proje sahiplerini gönülden tebrik ediyorum. Kendilerine bu ödül törenine anlam kazandırdıkları, bu yarışmayı var ettikleri için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Ülkemizin teknoloji üreten yüzünü kamuoyuyla paylaşmayı hedeflediğimiz etkinliğimizin en heyecanlı kısmı, şüphesiz ödüllerin açıklanacağı andır. Bu anın heyecanını da sizlerle paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Paydaşlarımız TTGV ve TÜBİTAK’a ve ayrıca ödül süreçlerine destek veren başta Teknoloji Ödülleri Yürütme Kurulu Değerli Üyeleri olmak üzere TÜSİAD Bilgi Toplumu, Bilgi İletişim Teknolojileri ve İnovasyon Komisyonu Başkanı Sayın Esin Güral ARGAT’a ve komisyonumuzun, çalışma grubumuzun başkan ve üyelerine ve ayrıca bu etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum.