TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Cansen Başaran Symes'ın “Sürdürülebilir bir Gelecek için Yeşil İş” Konferansı Açılış Konuşması

Sayın Konuklar, Değerli Sektör Temsilcileri;

 

TÜSİAD olarak Karadeniz ve Hazar İş Dünyası Birliği ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu ile birlikte düzenlemiş olduğumuz “Sürdürülebilir Gelecek için Yeşil İş” Konferansına hoş geldiniz diyor, TÜSİAD Yönetim Kurulu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

 

Değerli Misafirler,

 

Kurucusu ve üyesi bulunduğumuz Karadeniz ve Hazar İş Dünyası Birliği’nin(BCB) sekiz yıl gibi kısa bir sürede gösterdiği gelişime tanıklık etmek bizler için mutluluk verici. Bölgedeki iş dünyası örgütlerini bir araya getiren ilk şemsiye kuruluş olma özelliğini taşıyan BCB, Karadeniz ve Hazar Bölgesi içerisindeki ticaretin ve yatırım olanaklarının gelişimine katkıda bulunmayı hedefliyor. Bu hedef dahilinde, Birlik, 2010 yılından bu yana bölgede yeşil iş yatırımlarının artırılmasına yönelik kapasite gelişimine katkı sağlayan girişimlerde de bulunuyor. Söz konusu girişimlerden biri olan Yeşil İş Bilgi Platformu projesi kapsamında düzenlenen çok sayıda etkinlik yoluyla yeşil iş alanında bilinç ve kapasite artışına katkı sağlandığını görmekten mutluluk duyuyoruz. Proje kapsamında oluşturulan ve yeşil iş uygulamaları ile bu alandaki politikalara yönelik bir bilgi paylaşımı ortamı sağlayacak olan “Yeşil İş Bilgi Platformu” web sitesi de bugün itibariyle faaliyete geçiyor. 

Bu konferans aynı zamanda Karadeniz ve Hazar İş Dünyası Birliği’nin Alman Uluslararası İşbirliği Ajansı koordinatörlüğünde Alman Yeşil İşletmeler Birliği ve Almanya Çevre Bakanlığı ile birlikte yürütmekte olduğu “Yeşil İş Bilgi Platformu” projesi kapsamında düzenlenen son toplantı olması bakımından da önem taşıyor.

 

Değerli Konuklar,

 

Günümüz dünyasının koşullarını dikkate aldığımızda, çevresel etkenlerin karar alma süreçlerine dahil edilmesinin bir sosyal sorumluluk unsuru olmanın çok ötesinde uzun vadeli risk yönetiminin bir parçası haline geldiğini görmekteyiz. İçinde yaşadığımız dünyada; artan üretim talebi, artan enerji ihtiyacı çevresel kaynaklar üzerinde de bir baskıyı beraberinde getiriyor. Yaşanabilir bir geleceğin tesisi herkes için sorumluluklar getiriyor. İşte bu noktada, çağdaş bir dünyada yaşamak arzusu ile çevreyi koruma önceliğinin birlikte var olabileceğinin ispatının da bugün bu etkinliğe konu olan “yeşil iş” uygulamalarının artmasıyla mümkün olduğuna inanıyoruz.

İklim değişikliğinin bir sonucu olarak yağış rejimlerindeki düzensizlik, su kaynaklarındaki azalma, ekilebilir alanların daralması, doğal afetlerdeki artış gibi sorunlar hepimiz için öncelikli ve önemli. Bu durum bizleri sadece bireyler olarak değil işletmeler olarak da doğrudan ilgilendiriyor. Zira bu gelişmeler, işletmelerin günlük iş akışını sekteye uğratan operasyonel risklerin yanı sıra mali ve regülatif riskleri de beraberinde getiriyor. Aşırı sıcaklardan kaynaklanan yangınlar, aşırı yağışlar sonucu meydana gelen seller gibi olaylar kayıplara yol açarken, kaynaklardaki bu azalma maliyetleri artırıyor. Bunun yanı sıra, sera gazı emisyonlarının kontrolü, atık yönetimi gibi alanlarda hızla artan hukuki düzenlemelere uyum yüksek maliyetli yatırımlar gerektiriyor. Günümüz rekabet koşulları bu riskleri zamanlı biçimde öngörüp gerekli önlemleri almayı artan ölçüde önemli kılıyor.

Bu koşullar altında işletmelerin çevre, toplum ve ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmalarına imkan tanıyan yeşil iş uygulamaları kayda değer ekonomik faydalar da sunuyor. Eskiden olduğu gibi yalnızca belirli çok uluslu şirketler tarafından benimsenen bir sosyal sorumluluk unsuru olmaktan çıkmış olan bu uygulamalar ekonomik uygulanabilirliklerinin artması sonucu gittikçe yaygınlaşıyor, küçük yerel işletmelerin dahi ilgi alanına giriyor. Teknoloji ve inovasyonda kaydedilen gelişmeler de kuşkusuz bu sürece önemli ölçüde itici bir güç oluyor.  Maliyet etkinliği, süreç yönetimi, pazarlama vb. bir dizi alanda rekabet avantajı sağlayan bu uygulamalara yönelik desteklerin de artmasıyla birlikte inşaat, yenilenebilir enerji, geri dönüşüm gibi çeşitli yatırım alanlarında yeni istihdam olanakları ortaya çıkıyor. Örneğin geri dönüşüm endüstrisi incelendiğinde bu alandaki iş hacminin AB genelinde hali hazırda 137 milyar Euro civarında olduğu görülüyor. AB’ye uyum sürecimiz dahilinde iç hukuka aktarılan ilgili düzenlemelerin etkisiyle bu sektör ülkemizde de hızla gelişiyor.

 

Değerli Katılımcılar,

 

TÜSİAD olarak, sürdürülebilir kalkınma olgusunu, temel öncelik alanlarımızdan biri olarak benimsedik. Akılcılık, sürdürülebilirlik ve kapsayıcılık ilkeleri perspektifinde kaydedilmiş bir iktisadi büyümenin kalıcı olabileceğine inanıyoruz. 

TÜSİAD bu düşünceden hareketle, Sürdürülebilir Kalkınma Görev Gücü oluşturmuş bulunuyor. Söz konusu grup, iş dünyasının öncelikleri ile çevresel ve sosyal sorumluluğu harmanlayarak hem bugünkü hem de gelecek kuşakların refahını dikkate alan politikaların öneminin altını çizmeyi amaçlıyor. Öte yandan, 1996 yılında kurmuş olduğumuz TÜSİAD Çevre Çalışma Grubu vasıtasıyla da ulusal düzeyde etkili çevre politikalarının oluşturulmasına ve etkin bir şekilde uygulanmasına katkı vermeyi hedefliyoruz. Bu çerçevede, TÜSİAD olarak, su kirliliğinin kontrolü, çevre izinleri, atık yönetimi gibi sektörlerimizle ilgili bir dizi alanda gerekli yasal düzenlemelerin oluşumuna destek veriyoruz. Bunun yanı sıra, iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında ulusal ve küresel düzeyde oluşturulan gruplara aktif katılım sağlıyor, alınan kararları da yakından takip ediyoruz.

Tüm bu çabaların önemli bir unsuru olarak da iş dünyasında çevrenin korunmasına ve kaynak verimliliğine katkı sağlayan yeşil yatırımlara büyük önem veriyoruz.

 

Değerli Konuklar;

 

Ekonomide sürdürülebilir dönüşüm, hiç kuşkusuz tüm tarafların katılımını gerektirmektedir. Bu itibarla TÜSİAD olarak karar alma süreçlerine dahil olmanın yanı sıra, gerek üyelerimiz gerekse kamuoyu nezdinde farkındalık oluşumu ve bilinç artırımına yönelik çalışmalara büyük önem vermekteyiz. Bu düşünceden hareketle, turizm ve tarım sektörü de dahil olmak üzere birçok sektörde sürdürülebilirlik olgusunun benimsenmesi amacıyla çeşitli seminerler düzenlemekte ve raporlar yayınlamaktayız. 2011 yılında yayınlamış olduğumuz “Vizyon 2050 Türkiye” raporumuz, İMSAD - TÜSİAD ortaklığında hazırlanan “İnşaat Sektöründe Sürdürülebilirlik: Yeşil Binalar ve Nanoteknoloji Stratejileri” raporu, 2012 yılında yayınlamış olduğumuz “Sürdürülebilir Turizm” raporu ve bununla ilgili Türkiye’nin çeşitli illerinde gerçekleştirmekte olduğumuz seminerler, geçtiğimiz yıl Kasım ayında OECD BIAC ile düzenlediğimiz Sürdürülebilir ve Yenilikçi Tarım Konferansı, bu kapsamdaki çalışmalarımızın bir kısmı olarak örneklendirilebilir.

 

Saygıdeğer Konuklar,

 

Ekonomik faaliyetlerin çevre üzerindeki kümülatif etkileri, kıt kaynaklar üzerinde oluşturduğu baskı ve bu tecrübelerin ışığında erişilen çevre duyarlılığı göz önüne alındığında sürdürülebilirlik yaklaşımının bir seçimden ziyade zorunluluk halini aldığı görülecektir. Bu noktada genç nesillerimizin de bu konuda duyarlılığının altını çizmek isterim. TÜSİAD tarafından birincil öncelik alanlarından biri olarak benimsenen bu yaklaşımın somut yansıması niteliğindeki yeşil iş uygulamalarının yaygınlaşması gerek çevresel gerek ekonomik boyutları itibarıyla küresel rekabet avantajının sağlanması bakımından kritik önem taşıyor.

 

Bu düşünceden hareketle, TÜSİAD olarak, yeşil iş uygulamalarının ülkemizde ve bölgemizde artan ölçüde kabul görmesini sağlayacağına ve bu alanda yeni fırsatların oluşumuna katkıda bulunacağına inandığımız “Yeşil İş Bilgi Platformu”nu memnuniyetle karşılıyoruz. Bu vesileyle söz konusu projenin oluşumunda emeği geçen BCB yetkililerine ve projeye katkıları sebebiyle Alman Uluslararası İşbirliği Ajansı’na, Alman Yeşil İşletmeler Birliği’ne ve Almanya Çevre Bakanlığı’na şükranlarımı sunarım.

 

Sözlerime son vermeden önce, bu etkinliğin ülkemizde ve bölgemizde sürdürülebilir kalkınmaya yönelik çabalara katkıda bulunmasını ve bu yararlı projenin başarıya ulaşmasına imkan sağlayacak bir istişare ortamı sunmasını temenni ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.