TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz'ın “Doğu ve Güneydoğu Ekonomi ve Kalkınma Zirvesi: Cizre Buluşması” Toplantısı Açılış Konuşması - Şırnak

Sayın Valim, Sayın Kaymakam, Saygıdeğer Belediye Başkan Vekili, iş dünyamızın ve sivil toplumun değerli temsilcileri, kıymetli konuklar, Basın mensupları, sevgili Şırnaklılar, sevgili Cizreliler. Hepinizi şahsım ve TÜSİAD adına saygıyla selamlıyorum.

SILAM ŞERNAKHRA
SILAM CİZİRE BUTO RA

Bugün burada, Şırnak’ta, Cizre’de, TÜSİAD üyesi işadamı dostlarım, arkadaşlarımla birlikte; sizlerle bir arada olmaktan mutluluk ve heyecan duyuyoruz. Engin misafirperverliğiniz ve bize yaşattığınız bu coşku için çok teşekkür ediyorum.

Şırnak ve Cizre Nuh-u Nebi’ye kadar uzanan köklü bir geçmişe, yüzyıllar içinde kültür tarihine mal olmuş eserlere ve felsefi derinliğe sahiptir, Bereketli Hilal’i en eski, en önemli yerleşim bölgelerindendir.

Ancak, otuz yıl boyunca bölge, unutmak, bir daha hiç hatırlamak istemediğimiz; acılarla, şiddetle, çatışmalarla, ölümlerle anıldı. Bu otuz yılı bir daha yaşamamak üzere geride bırakmak yaraları tümüyle sararak ileriye umutla bakmak istiyoruz.

On yıllar boyunca bölgede yaşananlar, Batı’da ve Doğu’da yaşayanların birbirilerini tanımalarını da, anlamalarını da neredeyse imkansız kıldı. Barışın ve huzurun yokluğunda, refah ve asgari iyi yaşam koşullarının sağlanması da mümkün olmadı.

Bugün çok daha farklı bir noktada olduğumuzu memnuniyetle görüyoruz. Bölgenin ekonomik hayatında olumlu gelişmeler var. Şırnak bir sınır kenti olarak; ticaretten, yatırımdan, hizmetlerden pay almak, zenginleşmek istiyor.

Dicle Yatırım Ajansı’nın verilerine göre, her ay sınırdan geçen araç sayısı 100 ila 110 bin arasında. 2010 Ocak ayına göre 2011 Ocak ayında ticaret yüzde 50’den fazla artmış. Organize sanayi bölgelerinin kurulması, yeni açılan şirket sayısındaki artışlar ve nihayet Cizre ve Şırnak’ı dünyaya bağlayacak yeni havaalanının açılmasıyla bu ekonomik gelişmenin güçlenerek devam edeceğini öngörebiliriz.

Biraz sonra Genel Sekreterimiz Zafer Yavan bölgenin en az gelişmiş 14 ilini kapsayan kalkınma perspektifini çözüm sürecinin başarıya ulaşmasına paralel olarak nasıl gelişeceğini çeşitli senaryolar çerçevesinde bize sunacak. Sonuçlar gayet umut verici. Bu değerlendirmelerin yatırımcılarımızı da umutlandırmasını, heyecanlandırmasını diliyorum.

Dünya ekonomisinin hala çıkamadığı kriz hastalığından mücadelesini, boğuşmasını sürdürdüğü artçı sarsıntıların bugünlerde ülkemiz ekonomisini de sarstığı bugünlerde bölgenin büyümesinin, ülke ekonomisinin büyümesine katkının önemini bilgilerinize arz ediyorum.

Değerli Dostlar,

Bütün bu olumlu gelişmeler ve bugün düzenlediğimiz Cizre Yatırım Zirvesi, ancak çözüm sürecinin başlamasıyla mümkün olabildi. Silahların susması ülkede büyük ferahlık yarattı, umutları yeşertti. Barışın tesis edilmesi ve ilelebet sürmesi gerektiğine inanıyoruz. Çözüm sürecinin toplumun geneli tarafından benimsendiğini de görüyor, farkediyor, inanıyoruz. Artık bu noktadan geriye dönülemez diyor ve toplumsal enerjimizi kalkınmamıza, refahımıza ve huzuru derinleştirmeye odaklama zamanıdır diyoruz.

İçinde bulunduğumuz bu sürecin ufku demokrasidir. Bu sürecin ufku barıştır. Bu sürecin ufku kardeşliktir. Ve bu nedenle çözüm sürecine başından itibaren destek verdik, vermeye devam edeceğiz. Ve süreci dikkatle izliyoruz. Sona eren şiddetin ardından ülkemizi ileriye taşıyacak demokratik reformların, idari yapılanma adımlarının atılmasını bekliyoruz. Bunların yaratacağı olumlu havanın bölgedeki yatırım ortamını her geçen gün geliştireceğine, iyileştireceğine inanıyoruz.

Biz de “çözüme yatırım için buradayız...”

Siyaset kendisinden bekleneni yerine getirdiği ve altyapı ihtiyaçları giderildiği ölçüde, piyasa ekonomisi görevini yapacak, kalkınma hızlanacak ve refah artacaktır.

“Çözüm yolunda ilerledikçe özel sektör üzerine düşen görevi yerine getirecektir”. Teşebbüs heyecanı ve dinamizmi ile bu yörenin gelir düzeyinin yükselmesini sağlayacak, insani kalkınmışlık göstergelerinin düzelmesi için gerekli iklimi oluşturacaktır. Çevre ülkelerin gelişmesiyle ve bölgenin bu ülkelerle kurduğu ticari ilişkiler yoğunlaştıkça, yatırım fırsatları ve iş yapma imkanları artacak, büyüyecektir. Türkiye’nin müteşebbisleri, iş insanları bu ülkenin gücünün en önemli unsurları arasındadır. İş dünyası bilgisiyle, tecrübesiyle, yatırım ve üretimleriyle ülkenin refah üreticisidir, rekabet gücüdür. Gelecek vizyonunun ve bir arada yaşama iradesinin de taşıyıcısıdır.   

Değerli konuklar,

Kalkınmada süreklilik doğru ekonomi politikalarının yanısıra demokratik çerçeveyi genişletmeye bağlıdır. Çözüm sürecinin kalıcılığı da gene demokratik standartlarımızın yükseltilmesi ile sağlanmıştır. Zaten ülkemizin uluslararası itibarının son yıllarda kaydettiği gelişme, ekonomik performansın yanısıra demokrasimizin gelişmesi yönünde atılan adımlar sayesinde olmuştur. Sivilleşmede, insan haklarında, kimliklerin, tanınmasında hayli mesafe kat ettiğimizi, gelişme sağladığımızı söyleyebiliriz. Evet söyleyebiliriz. Evet ama yetmez…

İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı gibi konularda da ilerleme sağlamak zorundayız. Artık demokratik standartlarımızın daha yükseğe taşınması ve demokrasi bilincimizin derinleşmesi ihtiyacı ile karşı karşıyayız.

Aslında Gezi Parkı ile başlayarak gelişen katılımcı demokrasi talepleri çözüm sürecinin öngördüğü temel hak ve özgürlüklerle aynı başlık altında değerlendirilebilir. "İnsan haklarını" en değerli mürşit kılan "İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi"nin birinci maddesi "İnsanlar, özgür ve eşit haklara sahip olarak doğar ve öyle yaşarlar" tespitini yapmakta, ikinci maddesiyse “Siyasi örgütlenmenin amacı, doğal ve dokunulmaz olan insan haklarını korumaktır” ilkesini getirmektedir. Bu çerçevede, Kürt meselesinin çözülmesi de demokrasi anlayışımızın çok daha özgürlükçü, katılımcı, bireysel haklara ve kimliklere saygılı bir derinlik kazanmasıyla mümkün olacaktır. Akan kanın durması büyük bir fırsat kapısı açmıştır. Bunu mutlaka değerlendirmek zorundayız.

Önümüzde daha kat edilecek hayli mesafe var. Bunun farkındayız. Bu mesafeyi kat etmek için nirengi noktamızın ne olduğunu asla unutmamalıyız. Piyasa ekonomisi, hukuk devleti, giderek katılımcılığı öne çıkaran bir demokrasi anlayışı. Kısacası Kopenhag kriterleri ve AB çerçevesi. Biz ancak o çerçeve içinde önümüzdeki sorunların üstesinden sağlıklı bir şekilde geleceğimize inanıyoruz.

Yarın, üç yıllık bir aradan sonra AB ile müzakerelerimizde yeni bir faslın açılmasını bekliyoruz. Bölgesel politikalar başlığını taşıyan bu faslın açılması uzun zamandır derin komada olan ilişkileri canlandıracaktır. Üstelik bölgesel politikalarla ilgili olması nedeniyle, bu fasıl kapsamında yapılacak düzenlemelerin Türkiye’de bölgesel gelişmişlik farklarının giderilmesi çalışmalarına da, çözüm sürecine de katkı yapacağını düşünüyoruz.

Ancak maalesef yarın verilecek bir kararla fasıl müzakerelerinin geciktirilmesi ihtimalini dahi bir saat öncesine kadar konuştuk. Bunun zaten sorunlu ilerleyen ilişkilerde bir kriz anlamına geldiğini söylemek bile gereksiz. Biz, gene de kriz yokmuşçasına AB perspektifini muhafaza etmemiz gerektiğine kuvvetle inanıyoruz.

İlişkilerin komada olduğu süre içinde pek çoğumuz AB üyelerinin Türkiye’ye yönelik haksızlıklarından, çifte standardından şikayet ettik. Haklıydık da. Ancak dürüst olmak gerekirse, biz de Türkiye olarak son yıllarda AB uyum sürecini yeterli derecede heyecan ve kararlılıkla yürütemedik. Aslında bu durumun, bizi reformcu ülke, reformcu yönetim algısından da uzaklaştırdığını ifade etmeliyim.  

AB’nin krizde olması Türkiye’nin ise yüksek büyüme hızları yakalaması, demokratik reformları ilerletme iradesini zayıflattı. Başkalarının eksikliklerini ve davranışlarını açıkçası kendi ataletimiz ve isteksizliğimizin mazereti yaptık. Bunu sürdüremeyiz.

Değerli Konuklar, Değerli Şırnaklılar, Değerli Cizreliler,

Türkiye sıradan bir ülke değil. Türkiye’deki kalkınma ve demokrasi mücadelesinin nasıl bir sonuca varacağı hem bölge açısından hem de dünya açısından merakla bekleniyor. Kendi çoğulculuğuyla hem etnik hem mezhepsel olarak barışık, bu meseleleri demokratik bir anayasa çerçevesinde 21. Yüzyıla uygun şekilde çözmüş bir Türkiye bu başarısıyla tüm bölge ve hatta dünya açısından dikkatle izlenecek iyi bir örnek teşkil edecektir.

İşte o zaman, bugün Cizre’de ilk adımlarını atmaya başladığımız bölgesel yatırım ve kalkınma hamlesinin müthiş bir ivme kazanacağını da hep birlikte göreceğiz. Türkiye refahı doğal kaynaklara dayanarak değil, mal ve hizmet üretimiyle, insani sermayesinin zenginliğiyle, yaratıcılığıyla, teknolojiyle ve yeni teknolojilerle haşır neşir yeni nesillerinin hamleleriyle yakalayacaktır. Bu hedefe varılması için kuşkusuz çok çalışmamız, dünyayla rekabet etmemiz, verimli olmamız gerekecektir. Bu konularda ülkenin Batı’sının Doğu’sunun, Kuzeyi’nin, Güneyi’nin hepimizin, hep birlikte çok çalışması gerekecektir.

Bunu becerirsek Güneydoğu Anadolu’daki bir zamanların görkemli merkezleri yeniden canlanacaktır. Hayat; sanat, felsefe ve estetikle zenginleşecektir. Çocuklarımız daha iyi, müreffeh ve özgür bir Türkiye’de ve barış içinde yaşayacaktır. Bizce bu hedef, bu hayal erişilmez değildir. Erişeceğimize de tüm kalbimle inanıyorum.

Başta da dediğim gibi biz çözüme yatırım için buradayız, çözümün iktisadi paydaşıyız, üretim, yatırım, istihdam boyutlarının temsilcisiyiz. Biz çözümün güvencesiyiz.

Sevgili Cizreliler, Sevgili Şırnaklılar, Değerli Misafirler,
Değerli Dostlarım, Arkadaşlarım,

Sözlerimi tamamlarken zaman ayırarak bu toplantıya katıldığınız, heyecanımızı paylaştığınız için, hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim.

Ayrıca bu güzel organizasyonun gerçekleşmesine çok samimi, çok değerli katkılarından ötürü, Şırnak Valiliği’ne, Cizre Kaymakamlığı’na, Cizre Belediyesi’ne, Şırnak ve Cizre Ticaret Odalarına, DİCLESİFED’e ve CİSİAD’a, emeği geçen herkese ve değerli arkadaşım Tarkan KADOOĞLU’na en içten teşekkürlerimi ifade etmek isterim.

Hepinize saygılar sunarım…