TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Muharrem Yılmaz'ın SEDEFED 8. Rekabet Kongresi "Sektörel Politikalar ile Rekabet Gücünü Artırmak”Toplantısı Konuşması

Sayın Rektörüm, Sayın SEDEFED Yönetim Kurulu Başkanı ve Üyeler, Saygıdeğer Konuklar ve Değerli Basın Mensupları,

Sizleri TÜSİAD Yönetim Kurulu adına saygıyla selamlıyorum.

Sektörel rekabet konusunu ülkemizin gündeminde tutan, sektörlerin rekabet gücü analizlerini yaparak ciddi bir bilgi birikimi ve istatistiksel veri tabanının oluşmasına katkıda bulunan Sektörel Dernekler Federasyonu’na, bu sene sekizincisi gerçekleştirilen Rekabet Kongrelerine, başından itibaren destek sağlayan TÜSİAD - Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu’na, raporları hazırlayan kıymetli akademisyenlere, değerli konuşmacılara ve Kongre’ye emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum.

SEDEFED’in her yıl düzenlediği bu kongrenin, Türk ekonomisinin rekabet gücü sorunlarına eğilip ortak çözüm arayışlarına zemin oluşturması açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Sektörlerin, ülke ekonomisinin genel yapısı içerisindeki konumlarını araştırmaya, anlamaya ve hatta belirlemeye, ayrıca, sektörlerine özgü sorunlarına çözüm aramaya yönelik örgütlenmelerini çok değerli buluyorum.       

Özellikle bu örgütlerin, akademisyenler ile bir araya gelerek uygulamada yaşanan sorunlara, bilimsel çalışmalara dayanan öneriler getirmesini ve bunları kamuoyu ve düzenleyici kurumlarla paylaşmasının çok önemli olduğuna inanıyor ve SEDEFED’in düzenlediği kongreler ve oluşturduğu çalışma platformlarıyla, iyi örneklerin duyurulmasında da önemli bir işlevi yerine getirdiğini düşünüyorum.

Değerli Katılımcılar,

Bugün değerli akademisyenlerimiz ve konuşmacılarımızın da ele almalarını beklediğimiz “Dünya Ekonomik Forumu Küresel Rekabet Raporu”a göre, 2011-2012 döneminde 142 ülke arasında 59. sırada yer alan Türkiye, 2012-2013 döneminde rekabet gücü sıralamasında 144 ülke içinde, 43. sırada ve “Verimlilikten İnovasyon Odağına Geçiş Ülkeleri” arasında yer almıştır.

Bu raporda, Türkiye ekonomisinin 2011’de yüzde 8,4 büyüdüğünün altı çizilmiş ve makroekonomik istikrara vurgu yapılarak, finansal sektörün güvenilir, iş dünyası açısından da rahat ulaşabilir durumda olduğu vurgulanmıştır.

Bununla birlikte, Türkiye’nin, 2011’e göre hem puanını hem de konumunu yükseltmesine rağmen, 2012’de, iki bileşen açısından ortalamanın altında kaldığı, bunların; “Emek Piyasalarının Etkinliği”, ve “İnovasyon” olduğunu görüyoruz. Bu iki başlıkta Türkiye’nin mesafe kat edememesinin nedenlerini ve alınması gereken tedbirler konusunu gündemde tutmalı ve tartışmalarımızın önceliği haline getirmeliyiz.

Değerli Katılımcılar,

Türkiye’nin rekabet gücünü geliştirebilmesi ve sürdürülebilirliğini sağlayabilmesi için, gerekli kaynak ve zamanı, istikrarlı ve yüksek oranlı bir büyüme performansı ile sağlayabileceğini düşünüyorum.

Oysa, ülkemizin ortalama büyüme hızının, gelişmekte olan ülkeler ile karşılaştırıldığında düşük olduğunu görüyoruz. Büyümeyi nasıl sürdürülebilir kılarız diye düşündüğümüzde, üretkenlik ve rekabet artışı sağlayan mikro reform odaklı bir sanayi politikasının kilit önem taşıdığını görüyoruz. Bu doğrultuda, 2010 yılından itibaren hazırlanan “Sanayi Strateji Belgesi”, “Girdi Tedarik Stratejisi” ve “Yeni Teşvik Paketi” rehber kabul edilerek, sanayideki dönüşümün hızlandırılması ve yatırım ortamını iyileştirecek eylem planlarının hızla uygulamaya konulmasının, sürdürülebilir büyüme açısından önemli bir işlev göreceğini düşünüyoruz.

Sanayi politikasının en önemli araçlarından biri olarak, yeni teşvik sisteminin:

i)    Küçükten ortaya ve ortadan büyük ölçeğe geçiş başta olmak üzere ölçek ekonomisi ve kümelenmeyi teşvik etmesi,
ii)    Bölgesel kalkınma ve gelişme açısından daha ayrımlı ve esnek bir yapıya dayalı olması,
iii)    Bölge ve il sınıflamasının dinamik ve objektif değerlendirmelere daha yatkın bir sistem üzerine inşa edilmiş olması,
iv)    Ar-Ge, yenilikçilik ve teknolojik gelişimi ve dönüşümü teşvik etmesi
gibi özellikleriyle sürdürülebilir büyüme önündeki yapısal sorunların bertaraf edilmesine önemli katkı sağlayacağına inanmaktayız.

Maliyet düşürücü teşviklerin yanı sıra, istihdamın niteliğinin ve altyapının iyileştirilmesine yönelik politikaların, teşvik uygulamalarının sonuçlarının daha kalıcı ve etkili olmasına katkı sağlayacağını düşünmekteyiz.

Rekabet gücü açısından ciddi bir tehdit oluşturan bölgesel farklılıkların asgariye indirilmesi için öncelikle temel hizmetler ve fiziki altyapı alanlarındaki eşitsizliklerin giderilmesi büyük önem taşımaktadır. Altyapı hizmetlerinin iyileştirilmesi, özellikle az gelişmiş bölgelerde rekabet gücünün artırılması ve sürdürülebilir büyümenin sağlanması açısından en temel unsurlardan birini oluşturmaktadır.

Ulaştırma altyapısının yetersizliği sanayi için önemli bir maliyet kalemi oluşturmaktadır. Bu doğrultuda, “demiryolu ve denizyolu ile yük veya yolcu taşımacılığına yönelik yatırımların” öncelikli yatırım kapsamında değerlendirilmesi kadar, demiryolu taşımacılığının serbestleştirilmesi; demiryolu-liman bağlantılarının yapılması; taşıma modları arasındaki dengenin sağlanması gibi faktörler de sosyo-ekonomik açıdan görece az gelişmiş bölgelere yatırımların çekilmesi için büyük önem arz etmektedir.

Nitelikli iş gücünün ve çok düşük olan kadın istihdam oranının artırılması amacı ile sanayiinin daha verimli bir şekilde gelişimini sağlayan OSB’ler içerisinde yaygın ve örgün eğitim veren meslek liselerinin ve kadın istihdamına olanak yaratacak kreş ve okul öncesi eğitim kurumlarının yer alması gerektiği görüşündeyiz.

TÜSİAD olarak, sanayi politikasının tüm sanayi sektörlerimizin rekabet avantajını artıracak yatay önlemleri içeren, bütünlükçü bir niteliğe sahip olması gerektiğini düşünüyoruz.  Ancak böyle bir yaklaşım ile “daha çok katma değer üreten”, “cari açığı azaltan”, “daha verimli, daha çok istihdam yaratan” bir sanayi politikası uygulayabiliriz.

Değerli katılımcılar,

Konuşmamda altını çizmeye çalıştığım gibi, özellikle bizim gibi gelişme yolunun sonlarına gelmiş olan ülkelerde rekabet gücünün geliştirilmesi ve büyüme arasındaki ilişki çok daha önem arz etmektedir.

Rekabet gücümüzü geliştirecek yapısal reformların gerektirdiği kaynakları yaratacak bir büyümenin ve ekonomik istikrarın sürdürülebilmesi umuduyla, hepinizi saygıyla selamlar, bu Kongre’nin başarılı geçmesini temenni ederim.