TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Şirket İşleri Komisyonu Başkanı Cansen Başaran Symes'ın "Avrupa Birliği Çevre Ödülleri 2011-2012 Türkiye Programı" Ödül Töreni Açılış Konuşması

Sayın Bakanım, Değerli Misafirler,  
 
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. 2006 yılından bu  yana  dördüncü  kez  gerçekleştirilen  2011-2012  Avrupa  Birliği  Çevre  Ödülleri-Türkiye Programı  Ödül  törenine  hoşgeldiniz.  REC  Türkiye  ve  TÜSİAD  işbirliği  ile  düzenlenen  bu törende  sizlerle  birlikte  olmaktan  büyük  mutluluk  duyuyorum.
 
Değerli Konuklar,  
 
Çevreyle  dost  teknolojilerin  geliştirilmesi  ve  düşük  karbonlu  ekonomiye  geçiş  konusunda ulusal bir vizyon, politika ve strateji geliştirmede ve uygulamada iş dünyasının kritik bir rol ve  öneme  sahip  olduğunu  düşünüyoruz.  Bugünkü  ve  gelecek  kuşakların  daha  sağlıklı, güvenli, temiz ve refah içinde bir dünyada yaşamaları için sürdürülebilir kalkınma prensipleri çerçevesinde çevresel hassasiyetler ile iş dünyasının önceliklerini buluşturan ortak bir zemin yaratmamız gerekiyor. Sürdürülebilir kalkınma ilkelerini sektörel politikalar ile entegre eden ülkeler çevre dostu teknojiler geliştirerek bir yandan azami düzeyde endüstriyel ve ekonomik büyümelerini sağlıyor ve rekabet güçlerini artırıyor diğer yandan vatandaşlarının daha sağlıklı ve temiz bir ortamda yaşamasına olanak sağlıyor. Böylece, ekonomik ve sosyal refah seviyesi ve  yaşam  standartları  artıyor.  Sürdürülebilir  kalkınmanın  ana  prensibi  bugünkü  kuşakların ihtiyaçlarının  gelecek  kuşakların  ihtiyaç  duyacakları  doğal  kaynakları  tehlikeye  atmaksızın karşılanmasıdır.  Gelişmiş  ve  gelişmekte  olan  ülkelerin  çoğu  bu  dengeyi  sanayileşme süreçlerinde  önemsemedikleri  için  dünyamız  küresel  ısınma,  doğal  afetler  ve  doğal kaynakların tükenmesi gibi ciddi tehditler ile karşı karşıya.  
 
Bu  bakış  açısıyla  bizde  TÜSİAD  olarak  40.  yılımızda sürdürülebilir kalkınma”  olgusunu önümüzdeki  40  yıl  için çalışmalarımızın merkezine  koyduk.  Konuyu  sosyal,  ekonomik  ve çevresel boyutlarıyla ele alan “Vizyon 2050 Türkiye” raporumuzu kamuoyu ile paylaştık. Bu vizyon ile bu sene içerisinde sürdürülebilir turizm ve binalarda enerji verimliliği konularında geniş katılımlı iki seminer de düzenleyeceğiz.  
 
Sürdürülebilir ve çevreyle uyumlu bir gelişme modeli yani düşük karbon ekonomisine geçiş süreci  toplumu  oluşturan  tüm  kesimlerin  üzerine  ciddi  sorumluluklar  yüklüyor.  Bu  hedefe ancak bireylerin ve kurumların sorumluluk aldığı  aktif katılımcılık kültürü ile ulaşılacaktır.
Çevre  dostu  ürün  ve  üretim  tekniklerini  benimseyen  tüketici  eğilimleri  ile  ödül  sistemi üreticilerin yönlendirilmesinde önem taşımaktadır. Bu süreçte, elbette sivil toplum örgütlerine de önemli bir sorumluluk ve görev düşüyor.
 
Bu  doğrultuda,  TÜSİAD  ve  Bölgesel  Çevre  Merkezi  –  REC  Türkiye'nin  birlikte  yürüttüğü Avrupa Birliği Çevre Ödülleri-Türkiye Programı, çevre dostu politika, yönetim ve ürünlere öncülük  eden  şirketlerimiz  başarılarını  ödüllendirerek  tüm  şirketlerimizi  temiz  teknoloji kullanımı  konusunda  özendirmeyi  amaçlıyor.  Ayrıca  Türkiye  ayağı  TÜSİAD  ve  REC tarafından  yürütülen  bu  ödüller,  sürdürülebilirlik  için  inovasyon  vizyonuna  sahip  şirketleri desteklemektedir. Rio'ya giderken ülkeler ve tüm paydaşlar sürdürülebilir kalkınma konusunda politik kararlılık beklemiş,  bugüne  kadar  gerçekleşen  başlıca  zirvelerin  çıktıları  hakkında  gelişmelerin  ve eksikliklerin  ortaya  konması  hedeflemiş  ve  yeni  ve  yükselen  tehdit  ver  fırsatların  tarif edilmesini amaçlamıştı. 22 Haziran tarihinde zirvenin çıktılarını bazıları son derece karamsar bir  tabloyu  yorumladı,  bazıları  ise  yeni  açılımların  ve  işbirliklerinin  doğduğuna  işaret  etti. Dışarıdan  baktığımızda,  Rio+20  çıktısında  yeni  bir  taahhüt  olmadığını,  bir  anlaşma imzalanmadığını, önemli büyüklükte bir kurum ya da fon kurulmadığını görüyoruz. Hatta bazı ülkelerin üst düzeyde temsil edilmemesi, konuya olan ilgileri hakkında takipçilere bu yönde
ipuçları verdi.  
 
Öte  yandan,  artık  klasik  Birleşmiş  Milletler  süreçlerinin  aslında  sorunlara  cevap  verme kıvraklığında  olmadığını  düşünenler  ise  gelinen  noktadan  oldukça  memnun.  Çünkü düzenlenen  yan  etkinlikler  ile  küresel  çözümler  yerine  yerel  çözümler  arayışına  girildi  ve paydaşlar arasında ortak çıkar ve uzmanlıklar üzerinden yürüyen bir network kuruldu. Sivil toplum  örgütleri,  iş  dünyası  temsilcileri  ve  üniversiteler  tarafından  692  gönüllü  taahhüt  ve bildirge imzalandı. Burada iş dünyasının kabuk değiştiren ve  artan rolü de yadsınamaz.  1992 yılında  düzenlenen  ilk  Rio  Zirvesi'ne  iş  dünyası  olası düzenlemelerin  kendilerine  olan etkilerini azaltmak ve tartışmalardan uzak kalmamak amacıyla katılım göstermiş, hatta en çok kirletenin  sesi  en yüksek  çıkmıştı.  Bu  sene  iş  dünyası  taahhütleriyle  ve başlattıkları
inisiyatiflerle  sürdürülebilir  kalkınma  süreçlerinde  rekabetçiliğin  ve verimliliğin  artmasında en önemli faktörlerden biri olarak görülüyor. Bu doğrultuda,  çevresel koruma ve bu yönde yürütülen  projeleri  artık  birer sosyal  sorumluluk  veya  hayırseverlik  projesi  olarak konumlandırmak son derece yetersiz kalıyor; sürdürülebilirlik iş hayatının devam edebilmesi için  zorunlu  bir  değişimi  işaret  ediyor.  Kaynaklarımızın  değerinin  farkında  olmak durumundayız. Bu  kapsamda, ekonomik  büyümeyi hedeflerken,  kaynakları  en  verimli kullanarak  çevre  ile  dost  teknolojilerin  geliştirilmesini  destekleyen  AB  Çevre  Ödülleri  gibi ödüller daha da önem kazanmaktadır.
 
Değerli konuklar,  
 
Avrupa  Birliği  Çevre  Ödülleri  Türkiye  Programı  dahilinde  ödüle  layık  görülen  tüm firmalarımızı  yürekten  kutluyorum.  Bu  süreçte  çok  değerli  katkıları  olan  sayın  jüri üyelerimize ve emeği geçen herkese huzurlarınızda teşekkürlerimi sunuyorum.