TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner'in "Genel Seçimler Öncesi Parti Liderleriyle Buluşma" Toplantısı Açılış Konuşması

İlgili Dosyalar

Cumhuriyet Halk Partisi’nin Değerli Başkanı Sayın KILIÇDAROĞLU, Cumhuriyet Halk Partisi’nin değerli yöneticileri ve milletvekilleri; değerli üyeler, değerli katılımcılar ve saygıdeğer medya mensupları;

 

Hepinizi TÜSİAD Yönetim Kurulu adına saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

 

Her Genel Seçim döneminde çeşitli vesileler ile siyasi parti liderlerimiz ve yöneticileri ile bir araya gelmeyi ve görüş alış verişinde bulunmayı artık verimli bir gelenek haline getirdik. Bu birlikteliklerin gündemini, sadece iş dünyasını doğrudan ilgilendiren konular ile sınırlamayarak, bu ortamların, partilerimizin en geniş anlamda siyasi plan, program ve projelerinin kamuoyu ile de bir kez daha paylaşılmasına vesile olmasını amaçlıyoruz.  

 

Değerli konuklar her seçim dönemi aslında bir yeni umut, bir yenilenme, bir toplumsal heyecan vesilesi. Keza, seçim dönemleri, bir nefes alarak, geçmiş dönemin bir toplu değerlendirmesinin de yapılabilmesi için önemli bir fırsat.

 

Demokrasi uygulamalarının en temel halkası olan seçimleri ve seçim dönemlerini bu nedenle en iyi şekilde değerlendirmeyi ve seçmenle, toplum kesimleriyle siyasi partilerimizi sıklıkla bir araya getirerek iletişim ve etkileşimin en yüksek seviyede gerçekleşmesini sağlamayı bir çağdaş toplum sorumluluğu olarak görüyoruz ve önemsiyoruz.

 

Bu vesile ile, sayın Başkanım, bu fırsatı bizlere ve kamuoyuna verdiğiniz için sizlere ve tüm yöneticilerinize bir kez daha teşekkür etmek isteriz.

 

Bu tür toplantılarımızın daha verimli geçebilmesini teminen ve belki de tartışmayı bir şekilde başlatabilmek amacıyla, mevcut kısa-orta vadeli gündem ve beklentilerimiz ile ilgili görüşlerimizin derlendiği bir belge hazırlığımız oluyor. Bu belgeyi Cumhuriyet Halk Partisi’ne ulaştırdık ve bugün de kamuoyu ile paylaştık. Aslında, son dönemlerde dile getirdiğimiz değerlendirmeler, görüşler ve üyelerimizin beklentilerinden oluşan bir derlemeden ibarettir bu belge.

 

Geleneksel olarak 3 ana başlığı yeterince kapsayıcı buluyoruz. Bu başlıkları bu belgede; “DAHA DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE”, “AB ÜYELİĞİNE YAKLAŞMIŞ BİR TÜRKİYE”, “SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME ve KALKINMAYI YAKALAMIŞ BİR TÜRKİYE”, başlıkları altında derlemeye çalıştık.

 

Değerli katılımcılar,

 

Yeni yasama döneminden iş dünyası olarak umutluyuz, iddialarımız yüksek, görev ve sorumluluklarımızın bilincindeyiz ve elbette beklentilerimiz de yüksek.

 

Türkiye ekonomisinin yeni dönemde ve belki biraz daha uzun bir süre, yüzde 6 ortalama büyüme hedefini yakalaması gerekiyor. Bu büyüme süreci için girişimciler olarak, yatırım yapmak, kurumsal yönetişimde derinlik kazanmak, yeni piyasalara açılmak, istihdam yaratırken, üretim hacmini genişletirken kurumsal sosyal sorumluluk ilkelerine, sürdürülebilir kalkınma kısıtlarına riayet etmek bizim sorumluluk alanlarımızdır.

 

Siyaset kurumundan beklentimiz ise bu büyüme hedefine ulaşmada, yani daha zengin, daha mutlu ve daha demokratik bir Türkiye hedefinde, yol gösterici olması, makro risklerden ülkeyi koruması, makro yönetişimi sağlaması, vergi gelirlerimizi en verimli şekilde kullanması, iş ve yatırım iklimini yeni iş yaratmaya müsait kılacak mikro reformları gerçekleştirmesidir.

 

Hiç şüphesiz AB üyeliği yönelimi biraz önce vurgulamaya çalıştığım tüm eksenleri doğrudan ve dolaylı kesen bir olgu. AB üyelik sürecinin her aşamasını, bu nedenle son derece önemsiyor, destekliyor, kolluyor ve yakından takip ediyoruz. Bu tespiti tam üyelik beklentisi için yaptığımızı belirtmek isterim, hem de bu beklentinin gerçekleşme olasılığı bizim AB yönelimindeki heyecanımızı hiç şekilde etkilemiyor, etkilememeli.

 

AB’ye uyumu çok yönlü bir uygarlık projesi olarak görüyoruz, bu yönelim, gerek sıklıkla kesintiye uğramış demokrasimizin standartlarının yükseltilmesi, gerekse istikrarsızlıklarla mücadele eden ekonomik yönetişim açısından bir siyaset-üstü anlayıştır. Dolayısıyla bu yönelime, dönemsel olarak ortaya çıkan yurtiçi veya yurt dışı dalgalanmalardan bağımsız olarak yaklaşmak ihtiyacı vardır.   

 

TÜSİAD olarak demokratikleşme perspektifine getirebileceğimiz katkıları da AB normlarını referans alarak tartışmaya çalıştık. AB Kopenhag Siyasi Kriterleri olarak 2000’li yıllarda somutlaşmış perspektif, demokratik standart, arayışımızda sürekli rehberimiz olmuştur.

 

Ben bu vesileyle, neredeyse son 15 yıldır, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı demokrasi açığını kapatmak veya azaltmak amacıyla gerçekleştirmeye çalıştığımız girişimlerimizden en yenisini de, izninizle sizlerle özetle paylaşmak istiyorum.

 

Sizlere ulaştırdığımız politika dokümanın ilk bölümünde de aynen ifade ettiğimiz üzere; demokrasinin temellerinin güçlendirilmesi ve siyasi reformların bugüne dek ilerleme sağlanamamış yeni alanlara yaygınlaştırılması için, öncelikli konu şüphesiz Anayasa reformudur. Türkiye’de yeni bir Anayasa ihtiyacı artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Ayrıca, 21. yüzyıla yakışır yeni Anayasa, katılımcı ve uzlaşmacı bir süreçle hazırlanmalıdır.

 

Aynı dokümanın önsözünde de; TÜSİAD’ın, ülke gündeminde bulunan konularla ilgili olarak kamuoyunda tartışma platformlarının oluşturulmasını sağladığı katkı ifade ediliyor.

 

Bu bağlamda, bildiğiniz üzere, TÜSİAD, farklı görüşlerden toplam 22 akademisyen ve kanaat önderinin katılımıyla “Yeni Anayasa’nın Beş Temel Boyutu” ana temasında bir dizi yuvarlak masa toplantısına ev sahipliği yaptı. “Yeni Anayasa’nın Beş Temel Boyutu” başlığı ile derlenen çalışma, 22 Mart’ta, toplantıların Eş Koordinatörlüğü’nü yürüten Prof. Dr. Ergun Özbudun ile Prof. Dr. Turgut Tarhanlı tarafından kamuoyu ile paylaşıldı. Çalışma, akademisyenler ve kanaat önderlerinin katılımıyla 2 Kasım 2010 – 1 Mart 2011 tarihleri arasında düzenlenen yuvarlak masa toplantılarında yapılan tartışmalardan çıkan sonuç raporlarını ve toplantıların Eş Koordinatörlerinin yorum ve değerlendirme raporunu içeriyor.

 

Çalışma, ortaya bir Anayasa metni koymayı değil, Anayasa metnine gidecek sürecin ilk adımını atmayı hedefledi. TÜSİAD bu çalışmalara ve sadece başlangıç aşamasında, bir noktada müdahil oldu; Kopenhag Siyasi Kriterleri bağlamında, 5 temel konu başlığının belirlenmesi. Nedir bu başlıklar? “Yapım yöntemi, temel ilkeler-kurumlar, kimlikler, din ve vicdan özgürlüğü, kuvvetler ayrılığı”.

 

Son üç konu, yani kimlikler, din ve vicdan özgürlüğü, kuvvetler ayrılığını ele almamızın amacı; bir süredir sıklıkla dile getirdiğimiz ve ülkede çatışma yaratan ve yeni Anayasaya ulaşmada engel oluşturan konuların birleştirici bir evreye taşınmasını sağlayabilmekti. Yöntem ve temel ilkeler de takdir edilecektir ki, bu tartışmanın esaslı tamamlayıcı boyutlarıydı.

 

Ortaya çıkan çalışma, toplantılara katılmayı tercih etmiş bilim adamlarımızın, kanaat önderlerimizin değerli görüşlerini dile getirdiği yuvarlak masa toplantıları ve beyin fırtınaları sonucu oluşan görüşler manzumesidir. Belgenin derlenmesi aşamalarında görüş farklıları özellikle belirtildi, vurgulandı. Belirgin uzlaşma sağlanan veya belirgin ayrışmaların olduğu noktalar, yine çalışmayı derleyen raportörler tarafından belirlendi, bunlar belgede işaret edildi ve belgenin sunumunda da dile getirildi.

 

Belgenin amacı, sürekli etrafında dönülen ama bir türlü merkezine inilemeyen ve dolayısıyla yeni yasama döneminde de tartışılmasından imtina edilmesi muhtemel bu konuların saydam bir şekilde tartışılabilmesini sağlamaktı. Beklentimiz, ihtiyacımız olan bu tartışma ortamının en uygar, en saydam şekilde oluşması ve gelişmesidir.

 

Çalışmanın çıktılarına, uzlaşılan veya uzlaşılamayan noktalarına, elbette ki, katılanlar, kısmen katılanlar veya katılmayanlar olacaktır. Keza tüm vatandaşlarımız gibi üyelerimiz de çalışmayı kritik edecek, görüş beyan edecek ve eleştirecektir. TÜSİAD’ın 1992’den beri oluşturduğu demokratikleşme müktesebatı bağlamında da belgenin değerlendirmesini yapabilmek mümkündür. Hiç şüphesiz bugüne kadar yayınladığımız demokratikleşme raporları ile tamamıyla örtüşen veya kısmen örtüşen noktalar olduğu gibi önceki TÜSİAD raporlarında hiç işaret edilmemiş veya farklı ele alınmış noktalar da raporda tespit edilebilecektir. Örneğin raporda akademisyenlerimizin tam mutabakatı ile sunulan asker-sivil ilişkilerine dair önermeler TÜSİAD’ın bugüne kadarki tespit ve değerlendirmeleriyle bire bir örtüşmekte iken, “parti içi demokrasinin siyasi partiler kanununda alınacak tedbirler ile güçlendirilemeyeceği” önerisi TÜSİAD görüşleriyle örtüşmemektedir.

 

Öte yandan, geçtiğimiz 2 gün içinde “Yuvarlak Masa Toplantıları” bağlamında, laiklik konusu olabildiğince yoğun bir şekilde tartışılmaya başlandı. Belirtmek isterim ki, Türkiye’nin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olması Türk anayasacılığının neredeyse 50 yıldır benimsediği ortak ilkelerdir. Bu konuda en ufak bir tereddüt yoktur. Ancak 1982’den beri yaşadığımız tartışmalar ve giderek artan kutuplaşmalara baktığımızda bazı maddelerin değiştirilmezliğini sağlamak, korumak istediğimiz veya standardını yükseltmek istediğimiz değerlerin zarar görmemesini engelleyememektedir. Bizim TÜSİAD olarak tartışmak istediğimiz konu, bireyin hak ve özgürlüklerine odaklanmış yeni anayasanın aynı anda, demokratik, laik bir hukuk devletini 21. Yüzyılda hangi kurum ve ilkelerle pekiştireceğidir.

 

O yüzdendir ki çalışma bir tartışma belgesi olarak tasarlanmıştır ve geçtiğimiz günlerde izlediğimiz beyanlar, açıklamalar ve değerlendirmeler amacın büyük bir ölçüde hasıl olduğunu göstermektedir.

 

Bu başlıklar geniş bir yelpazede tartışıldıkça, yeni Anayasa yapım süreci daha sağlıklı bir zeminde ele alınabilecek, TBMM yeni Anayasa sürecinde daha emin adımlar atabilecektir.

 

Sayın Başkan ve Cumhuriyet Halk Partisinin değerli yöneticileri, bizler sizleri heyecanla dinlemek ve yapıcı soru ve değerlendirmeler ile görüş alış verişi yapmayı arzu ediyoruz, toplantımızın asıl amacı budur. Sözlerimi biraz uzatmış olmaktan dolayı özür diliyorum, söz ve kürsü sizindir efendim.