ADANA YEŞİL DÖNÜŞÜM KOORDİNASYON MERKEZİ PROJESİ TANITIM TOPLANTISI AÇILIŞ KONUŞMASI
ORHAN TURAN, TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKAN
25 Ocak 2025
Sayın Belediye Başkanım, Değerli Misafirler,
Sizleri şahsım ve TÜSİAD Yönetim Kurulu adına saygıyla selamlıyorum. Adana Yeşil Dönüşüm Koordinasyon Merkezi Projesi’nin, lansman toplantısında sizlerle birlikte olmaktan büyük memnuniyet duyuyorum.
Sürdürülebilir refahın ve kalkınmanın sağlanması için, günümüzün en önemli şartlarından biri, yeşil dönüşüm. Yeşil dönüşümü hem içinde yaşadığımız dünyaya karşı taşıdığımız sorumluluk gereği çevresel bir zorunluluk olarak, hem de iş dünyamız için bir rekabetçilik ve inovasyon fırsatı olarak görüyoruz.
Bugün lansmanında bulunduğumuz proje gibi girişimleri, bu sebeple son derece önemsiyor, faaliyetlerinizin hem Adana, hem de ülkemiz için faydalı olmasını temenni ediyorum.
Değerli Konuklar,
Maalesef bu hafta hepimizin içini yakan çok acı bir olay yaşandı. Bolu Kartalkaya'da meydana gelen yangın sonucu hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha rahmet, acılı ailelerine başsağlığı ve sabır, yaralılara acil şifalar dileriz.
İş sağlığı ve güvenliğine dair tek bir hatanın bir ömür telafisi olmayabilir. Kartalkaya’daki yangında bunu tüm Türkiye olarak en acı biçimde deneyimledik.
İster otel, ister bir fabrika, ofis, şantiye ya da, atölye olsun… İşverenlerin, işletmecilerin gerek çalışanlarına, gerekse hizmet sundukları kişilere karşı en büyük sorumluluğu, her riski gözeterek iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin eksiksiz alınmasıdır. En sağlıklı, en güvenli ve güvenceli koşulları sunmasıdır.
Risklerin devamlı gözden geçirilmesi, vakit kaybetmeden gerekli önlemlerin eksiksiz alınması şart. Denetimlerin düzenli ve etkin şekilde yapılması, sorunlu alanların bir an önce düzeltilmesi, gereken her durumda yaptırımların koşulsuz uygulanması gerekiyor.
Bir iş kazası meydana geldikten sonra, sorumluların tespit edilmesi ve gereken cezayı alması şart ama, tek başına yeterli değil. Benzer olayların tekrar tekrar yaşanmasını önlemeliyiz. Kamu vicdanını ancak bu şekilde rahatlatabiliriz.
İş sağlığı ve güvenliğini, acil durumlara hazırlıklı olmayı, toplumsal bir kültür haline getirmeli ve tüm toplumu bilinçlendirmeliyiz.
Ülkemizin en önemli gündemi olması gereken deprem konusunda da hazırlıklı olmalıyız. Afet yönetimi çok ciddi bir planlama, hazırlık ve koordinasyon gerektiriyor. Yaşadığımız yıkıcı depremler, bu gerçeği en acı biçimde öğretti.
Kurumlarımızı ve kurallarımızı güçlendirip, kentlerimizi depreme dirençli hale getirmeliyiz. Bu konularda vakit kaybetmenin vebalini alamayız.
TÜSİAD olarak, beklenen Marmara depremi karşısında, özel sektörün hazırlıklı olması için çalışıyoruz. Bu çalışmalarımızı Şubat ayında geniş bir konferans ile, konunun tüm paydaşları ile ele alacağız. Depremin yıl dönümünde Adıyaman’ı ziyaret ediyoruz. Bölgedeki iş dünyası ile omuz omuza depremin yaralarını sarmaya, sosyoekonomik toparlanmaya destek vermeye devam ediyoruz.
2024, Türkiye ekonomisi ve iş dünyası için kolay bir yıl olmadı. Enflasyonla mücadele ve makroekonomik dengelenmenin sağlanması için atılan adımların, yan etkilerini tecrübe ettik. Finansman maliyetlerinin artması ve iç talebin bir miktar durgunlaşması sonucunda, reel kesim bilançolarında bozulma yaşadığımız bir süreçten geçmekteyiz. Elbette bunları, ekonomimizde uzun süredir ihtiyaç duyduğumuz dengelenmenin sağlanması ve enflasyonun düşürülmesi için, geçici olarak katlanmamız gereken maliyetler olarak görüyoruz ve enflasyon ile mücadele için desteğimizi, her zaman vurguluyoruz.
Mevcut ekonomi yönetimimiz göreve geldikten sonra, geride bıraktığımız bir buçuk yılda, özellikle dış kırılganlıkların azalması açısından, çok olumlu sonuçlar görüyoruz. Bu dönemde Ülke Risk Primimizde ve cari açıkta ciddi düşüş, Merkez Bankası rezervlerinde ise hızlı bir artış oldu. (CDS 360, Cari açık 7 Milyar USD)
Dezenflasyon sürecinin ilk aşamasında, istenen hızda olmasa da ilerleme sağladık. Ancak önümüzdeki dönem daha da zorlu olacak. Hedeflenen seviyelere ulaşabilmemiz için bütüncül bir bakış açısıyla hareket ederek, para politikasını daha uyumlu bir mali politika ve yapısal reformlarla desteklememiz gerekiyor.
- Bunun için enflasyonla mücadele konusunda sağlanan toplumsal mutabakatı bozacak adımlardan kaçınılmalı,
- Para politikasının doğru işleyişinden ve Merkez Bankası bağımsızlığından ödün verilmemeli,
- Gelirler ve maliye politikasını da içeren daha kapsamlı bir uzun vadeli program tasarlanmalı,
- Enerji ve tarım-gıda gibi sektörlerde ihtiyaç olan reformlar yapılmalı.
Geçtiğimiz yılda Merkez Bankası’nın başarılı politikası devam ederken, maliye politikası tarafında, özellikle kamuda tasarruf ve kayıt dışı ile mücadelede daha güçlü adımlara ihtiyaç duyuyoruz. Kamu harcama kompozisyonunun çok daha verimli olması gerektiğine inanıyoruz. Bunun için ekonominin etkin işleyişine katkısı olmayan kamu harcama kalemlerinde ciddi tasarrufa gidilmesi, kaynakların eğitim, teknoloji, üretimin yeniden yapılandırılması gibi alanlara aktarılması, sosyal politikaların açık ve şeffaf biçimde uygulanması gerekiyor.
Öte yandan, kayıt dışı ekonomiyle mücadele konusunun, son dönemde kamunun da gündemine ciddi şekilde girmiş olmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Bu konuda atılacak adımların daha güçlü ve kararlı olmasını temenni ediyoruz. TÜSİAD olarak bu konuda alınacak önlemlere her zaman destek olduk, detaylı önerilerimizi de her fırsatta kamu ile paylaşıyoruz.
- Kayıtlı mükellefler için vergi oranlarının artırılması veya bu mükelleflere ek vergiler yüklenmesinden ziyade, vergilendirilmeyen alanlara yönelik vergi getirilmesini
- Vergi adaletine zarar veren af uygulamalarından kaçınılmasını
- Vergi denetimlerinin öncelikle kayıt dışı alanlara odaklanmasını son derece önemsiyoruz.
Kıymetli katılımcılar,
Elbette geçtiğimiz dönemde en acil ve öncelikli konularımız enflasyonla mücadele ve makroekonomik istikrarın sağlanmasıydı. Ancak bir yandan ekonomimizdeki acil sorunları çözerken, diğer yandan küresel rekabetin gerisinde kalmamamız gerekiyor.
Küresel ekonomide rekabeti belirleyen unsurlar da, yeşil ve dijital dönüşüm. Giderek gelişen yapay zeka ve bağlantılı yeni teknolojilerin üretime entegre edilmesi ve verimliliğin arttırılması için ciddi bir yarış söz konusu.
Biz de önümüzdeki dönemde dijitalleşmeye, insan kaynağına, eğitime yatırım yapmazsak verimliliğimizi arttıramayacağız ve rekabetçilik avantajımızı kaybedeceğiz. Kalıcı, sürdürülebilir, doğru bölüşülmüş refahın ve ekonomik kalkınmanın sağlanması için, hem çok daha köklü reformlar gerekiyor, hem de sanayinin bakış açısının değişmesi gerekiyor.
Bu hafta göreve başlayan Trump yönetiminin uygulaması muhtemel gümrük vergileri, önümüzdeki birkaç yıl küresel ekonomi için en ciddi risklerden biri olarak ön plana çıkıyor. Öte yandan; coğrafi konumu, altyapı yatırımları ve sofistike özel sektörüyle Türkiye, doğru adımları atarak, AB gibi ortaklarıyla ekonomik entegrasyonunu derinleştirebilir ve küresel değer zincirlerindeki konumunu güçlendirebilirse, olası ticaret savaşlarından en avantajlı çıkan ülkelerden biri olabiliriz. Bunun için atılım yapmamız gereken en önemli alanlardan biri kuşkusuz yeşil dönüşüm.
Dünya hızla sürdürülebilirlik ve karbon azaltımı hedeflerine doğru ilerlerken, ticaret dinamiklerinde ve küresel değer zincirlerinde köklü değişimlere tanık oluyoruz. Yeşil dönüşüm artık sadece çevresel bir sorumluluk değil; aynı zamanda rekabetin, uluslararası ticaretin ve yatırımların temel parametrelerinden biri haline geldi. Üretim sistemlerini ve politikalarını sürdürülebilirlik ilkeleriyle uyumlu hale getiren ülkeler, yarının pazarlarına yön veriyor.
Yeşil dönüşüm sanayimizi daha rekabetçi ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak için, kritik bir fırsat sunuyor. Yeşil dönüşümün Türkiye’nin ihracat hacmini artırarak küresel değer zincirlerindeki konumunu güçlendireceğine inanıyoruz. İhracatımızın neredeyse yarısının yöneldiği Avrupa Birliği’nde Sınırdan Karbon Düzenleme Mekanizması gibi düzenlemeler, uygulamaya konulurken Türkiye’nin rekabet gücünü koruyup güçlendirmesi için hızla harekete geçmesi şart. Özellikle Adana gibi tarım, gıda ve enerji sektörlerinde güçlü potansiyele sahip bir bölgede, yeşil dönüşüm sadece çevresel etkilerin azaltılmasını değil, aynı zamanda sanayimizin katma değerini artırarak, küresel rekabet gücünü yükseltmesini de mümkün kılacak.
TÜSİAD olarak iklim değişikliği ile mücadeleyi ve sürdürülebilir kalkınmayı stratejik önceliklerimiz arasında konumlandırıyoruz.
Yeşil dönüşüm dirençli ve rekabetçi bir Türk ekonomisi vizyonumuzun temel taşlarından biri. 2053 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda Türkiye'nin yeşil ekonomi ilkelerine uyum sağlaması, Avrupa Birliği başta olmak üzere dış ticaret ortaklarımızla ekonomik entegrasyonu artıracak. TÜSİAD olarak yeşil dönüşüm sürecinde özel sektörün üzerindeki sorumluluğun farkındayız. Sürdürülebilir bir gelecek için kamu ve özel sektör işbirliği, güçlü politika çerçevelerinin oluşturulması ve sürdürülebilir teknolojilere yönelik yatırımların teşvik edilmesi gerekliliğine her fırsatta dikkat çekiyoruz.
Bereketli topraklar üstünde konumlanan Adana’nın bölgesel potansiyelini yeşil dönüşümle birleştirerek ekonomimize ve istihdama önemli katkılar sağlayabileceğimize olan inancımız tam.
Bu düşüncelerle konuşmama son verirken, TÜSİAD Yönetim Kurulu adına hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.