Merkez Bankası Bağımsızlığı Makro Ekonomik İstikrar İçin Şarttır

11 Tem 2019
Merkez Bankası Bağımsızlığı Makro Ekonomik İstikrar İçin Şarttır

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski Anadolu Ajansı’ndan Hasan Arslan ile yaptığı söyleşide ekonomi gündemini değerlendirdi.

Kaslowski, iş dünyası için zorlu koşullar ve risklerin devam ettiğini ancak geleceğe dair daha ümitli olmak için de her zaman nedenlerin olduğunu belirterek, "Türkiye'de iş dünyası çok girişken ve dinamik. Krizlerde panik olmayan, mücadeleci bir iş dünyamız var. Altyapımız da sağlam." dedi.

Türkiye'nin önünde 4 yıllık seçimsiz sürecin bulunduğuna işaret eden Kaslowski, bu döneme dair en büyük beklentilerinin finansal istikrar ve yapısal reformlar olduğunu söyledi.

Kaslowski, kurumların güçlendirilmesi, yönetim şekilleri ve sahip oldukları itibar ile ekonomiye daha fazla katkı yapacak hale gelmesi gerektiğini vurgulayarak, yakın zamanda Türkiye'de anayasa ve bununla beraber yönetim sistemi değişikliği yapıldığını anımsattı. Erken seçim vesilesiyle yeni sistemin umulandan çok daha hızlı bir şekilde devreye girdiğine değinen Kaslowski, "Belki bir anlamda çok da iyi hazırlanmamıştık, belki bazı sakıncaları da uygulamada fark ettik diyebiliriz ama bu sistemde bazı sorunlar olduğu hepimizin malumu. Bu sakıncaları gidermeye odaklı anayasal değişikliklerin yapılacağı yönünde çalışmalar olduğunu duyuyoruz. Bunların hem süratle hazırlanmasını bekliyor, hem de sistemi yeni denge ve kontrol mekanizmalarıyla destekleyecek değişiklikler görmeyi umuyoruz." diye konuştu.

Kaslowski, finansal istikrarın ilk koşulunun enflasyonun kalıcı şekilde düşürülmesi olduğunu aktararak, şunları kaydetti:

"Bunun da koşulu sıkı para ve mali politikalardır. Bugün bütçenin geldiği nokta Türkiye’nin geçmiş mali disiplin karnesiyle örtüşmüyor. Bütçedeki sorun artık bir kerelik gelirlerle idare etme boyutunu aşmış durumda. Harcama tarafında önemli değişikliklere, tasarruflara ihtiyaç olacak. Ekonomide bugün bir tıkanıklık var. Öncelikle bu tıkanıklığın açılması gerekiyor. Şirket bilançoları döviz cinsinden yüksek borçluluk nedeniyle sıkışmış durumda. Yeniden yapılandırmalarla kredilerdeki sorunlar ertelendi, bugüne gelindi. Daha fazla uzatalım ve sorun yokmuş gibi davranalım diyemeyiz. Artık ödenemeyecek sorunlu kredilerin sistemden temizlenmesi gerekiyor ki verimli alanlara taze kaynak akışı sağlansın."

"Hatalı iş yapanların cezasını, ihtiyatlı kesim ödememeli"

Simone Kaslowski, geçen yıl kurda yaşanan aşırı oynaklığın ardından bankaların belli bir yük altına girdiğini, dolayısıyla takipteki kredi oranlarının tartışma konusu olduğunu ifade etti.

Bu kapsamda bankaların daha sağlıklı sektörleri destekleyebilmeleri adına takipteki kredilerle nasıl mücadele edeceğine yönelik bazı aksiyonların tartışıldığına dikkati çeken Kaslowski, "Burada batan bir gemi varsa, belki de batması gerek." dedi.

Kaslowski, Avrupa'nın, sorunlu kredilerini bankacılık sisteminden Amerika gibi hızlı bir şekilde temizleyemediği için krizden bir türlü tam anlamıyla çıkamadığını dile getirdi.

Türkiye’nin benzer bir döngüye girmemesi için bu sorunu çözmesi gerektiğini vurgulayan Kaslowski, "Bu yapılırken en çok dikkat edilmesi gereken konu, 'Moral Hazard' diye tabir edilen ahlaki çöküşten korunmak. Hatalı iş yapan, hesapsız yatırım kararları alanların cezasını, ihtiyatlı iş yapan, kararlarını doğru veren, vergisini düzgün ödeyen kesimler ödememeli. Tedbirini almış, ona göre işini ihtiyatlı büyütmüş, harcamalarında aşırıya kaçmamış olanlar cezalandırılmamalı." şeklinde konuştu.

Kaslowski, jeopolitik risklerin önemini koruduğuna işaret ederek, şunları söyledi:

"Bu riskler devam ederken; stratejik hedefimiz AB üyeliği konusunda ilerleme sağlanması bize ekonomi alanında ciddi ivmelenme ve kredibilite sağlayacaktır. Ülkemizdeki yatırım ortamına çok pozitif etkileri olacaktır. Dünyada faizlerin düşmesi ile birleştirebilirsek, çok büyük kalıcı yatırımları çekebiliriz. İçeride talep koşulları fevkalade zayıf. İş dünyası için zorlu koşullar ve riskler devam ediyor ama geleceğe dair daha ümitli olmak için de her zaman nedenlerimiz var. Türkiye'de iş dünyası çok girişken ve dinamik. Krizlerde panik olmayan, mücadeleci bir iş dünyamız var. Altyapımız da sağlam. Biz tekrar güven ortamını oluşturursak, bunlar zor konular değil."

"Yurt dışında gevşemeye gidilmesi TL üzerindeki baskıyı azaltır"

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Kaslowski, dünyadaki ticaret savaşları konusunda Japonya'da gerçekleştirilen G20 Liderler Zirvesi'nde olumlu bir yol alındığını, hem Türkiye hem de dünya ekonomisi için zirvenin başarılı geçtiğini söyledi.

Makul, düşük bir faiz ile para bulma olanağının bir süre daha oluştuğunu anlatan Kaslowski, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Biz yapısal reformlarımızı tamamlayarak ve kurumlarımızı güçlendirerek bu süreçten kalıcı şekilde faydalanmalıyız. Yurt dışında bir miktar gevşemeye gidilmesi TL üzerindeki baskıyı azaltacaktır. Bu da bize döviz borcu sorununu çözmek için zaman kazandırır ama bu genişleme büyüme tarafına çok büyük bir destek vermeyecek çünkü bizim borç azaltma döneminde olmamız gerekiyor. Dışarıdan daha fazla borçlanmak değil, mevcut borcumuzun maliyetini düşürmek ve geri ödemeyi kolaylaştırması açısından faydalı olacak diye düşünüyorum."

Kaslowski, rekabete dayalı serbest piyasa ekonomisine sadık kalınması gerektiğini belirterek, "AB üyelik sürecini yeniden canlandırmalıyız. Hukuk sistemimizdeki sorunları biran önce çözmeli ve uluslararası standartta işlerliği olan, öngörülebilir bir hukuk düzenine kavuşmalıyız. 4 senelik seçimsiz süreç, bunların hepsini başaracak bir zaman olanağı sunuyor." dedi.

"Merkez Bankası bağımsızlığı makro ekonomik istikrar için şarttır"

Merkez Bankası Başkanı görev değişikliğini de değerlendiren Kaslowski şunları kaydetti:

“Merkez Bankası bağımsızlığı makro ekonomik istikrar için şarttır. Kanunlarımıza göre, Merkez Bankası, hükümetle birlikte karar verilen hedeflere ulaşmak amacıyla araç kullanma bağımsızlığına sahip… Faiz, rezerv, karşılık oranı, çeşitli opsiyon mekanizmaları dahil olmak üzere pek çok aracı kullanabilir. Faiz indirip indirmeyeceğine Merkez Bankası yönetimi karar verir. Dünyada bize benzer ülkeler arasında en yüksek enflasyona sahip ülke olarak Merkez Bankası bağımsızlığına fazlasıyla özen göstermeliyiz. Finansal istikrarı sağlamak için enflasyon hedeflemesi yapan bağımsız bir Merkez Bankası’na ihtiyacımız var. Bu çok net."

Ekonomideki son dönem verilerini ve gidişatı değerlendiren Kaslowski, gelişmelere bakıldığında "iyiye doğru bir gidiş var" demek için yolun başında olunduğunu söyledi. Kaslowski, göstergelerdeki iyileşmenin objektif bir şekilde analiz edilmesi gerektiğini vurgulayarak, ileriye dönük yatırımlara dair gelişmelerin önem taşıdığını, bunun gelecekteki büyüme ve istihdam yaratma kapasitesini etkileyecek kriterlerin başında geldiğini belirtti.

Makroekonomik reformlar hayata geçirilmeden, iyiye doğru kalıcı bir gidiş sağlamanın kolay olmayacağını savunan Kaslowski, şunları kaydetti:

"İşsizlik artmaya devam ediyor. Yüzde 5 civarında bir büyüme yakalayabilirsek, potansiyel büyümemize ulaşırız ve istihdam yaratabiliriz. Cari açık azalıyor, ancak bu açığın azalma nedeni iç talebin aşırı daralması. Bizi endişelendiren bir başka nokta da ülkemizde toplam yatırım harcamalarının düşmesi... Yatırımlarımızı artırmazsak ekonomik büyüme hedeflerinin hiçbirini sağlayamayız. Enflasyonun düşürülmesi de çok önemli. Hedefimiz yüzde 5 iken yüzde 25 seviyelerini gördük. Nasıl oldu da hedefin 3-5 katına çıkabildik? Buna bir daha izin vermemeliyiz. Yüksek enflasyonun ne derece zarar verici olduğunu hepimiz gördük. Bu ortamda dünya konjonktürü bize bir çözüm penceresi açıyor. Bu fırsatı değerlendirmeli, borçlanma maliyetleri düşerken ev ödevimizi tamamlamalıyız."

Kaslowski, ekonomik anlamda katedilmesi gereken bir mesafe olduğunu dile getirerek, "Güven ortamını tesis edersek o mesafeleri katetmek için iş dünyası hazır." diye konuştu.

"Güçlü ve yaratıcı bir startup ekosistemine ihtiyacımız var"

Simone Kaslowski, döviz kuru gelişmelerine değinerek, burada öngörülebilirliğin önemli olduğunu, aşağı ve yukarı yönlü her türlü oynaklığın problem yarattığını ifade etti.

Dalgalı kur rejiminde kur seviyesinin piyasa tarafından belirlendiğini anlatan Kaslowski, "Burada bazı oynamalar elbette olacaktır. Aşırı oynamalarda ise Merkez Bankasının gereğini yapacağını düşünüyoruz. Şu anda ihracatımız ekonomimizi sürüklüyor. Kurdaki düşüş, döviz borçluları açısından pozitif gelebilir ama bu ihracatçıları yaralayabilir. Burada beklentimiz oynaklığın azalması." değerlendirmesinde bulundu.

Kaslowski, TÜSİAD olarak döviz kurunu değil, enflasyon ve büyümeyi takip ettiklerini vurgulayarak, "Enflasyonu düşürmeyi başarır ve düşük seviyelerde kontrol altına alabilirsek kimse kurun seviyesini her an izlemek zorunda kalmaz. Dalgalı kur rejiminin uygulandığı ve enflasyon hedeflemesinin olduğu bir ülkede döviz tahmini tartışmak da doğru değil diye düşünüyoruz. Enflasyon hedefi sıkı sıkıya tutturulduğunda kur tahmin etmeye gerek kalmayacaktır." ifadelerini kullandı.

Türkiye ekonomisinin önündeki fırsat ve risklerden de bahseden Kaslowski, şunları söyledi:

"Türkiye rekabetçi, güvenli, öngörülebilir iş ve yatırım ortamını geliştirebilirse tarım, alternatif turizm olanakları, genç ve eğitimli nüfusu, girişimci ruhu ile bugün için tahmin dahi edilemeyen büyüme ve kalkınma seviyelerini yakalayabilir. TÜSİAD olarak ana hedefimiz rekabetçi bir ekonomi. Bunun gerçekleşmesi için fırsatlar olduğunu görüyoruz. Küresel ortam, bize kendi ekonomimizdeki sorunları çözmek ve reformlarımızı yapmak için bir zaman aralığı veriyor. Bu zamanı çok iyi kullanmalıyız. Teknolojik dönüşüm hızla devam ederken biz hala eğitim, yargı, vergi reformlarını yapamamış bir ülke olamayız. Bir yandan yeni teknolojileri yakalamaya çalışırken bir yandan da yapısal sorunları çözmeliyiz ki bizi aşağı çekmesinler. Bu yeni küresel ekonomide güçlü ve yaratıcı bir startup ekosistemine ihtiyacımız var. Bu ekosistemin ihtiyaçlarını karşılayan bir eğitim sistemimiz, hukuk sistemimiz, vergi sistemimiz, finansman sistemimiz var mı? Yurt dışında bunları kurmuş rakipleri yakalamak için bu zamanı çok iyi değerlendirmeliyiz. Yoksa gençlerimiz ve hatta startup'larımız kendilerine bu ortamı sağlayan yerlere yönelebilirler."

"Türkiye'nin kalkınmasında İstanbul'un çok önemli bir rolü var"

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Kaslowski, kısa bir süre önce İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'na bir ziyaret gerçekleştirdiklerini anımsatarak, seçimleri kazanmasından dolayı kendisini tebrik ettiklerini bildirdi.

İstanbul'un yönetimi ve kalkınma öncelikleri için devlet, özel sektör, sendikalar, sivil toplum, akademi ve tüm diğer paydaşların uyum ve iş birliği içinde çalışmasını önemsediklerini anlatan Kaslowski, yeni dönemde iş dünyasının üzerine düşen sorumluluğu yerine getireceğini söyledi.

Kaslowski, İstanbul'un Türkiye ekonomisinin üçte birini temsil ettiğini, sanayi ve ekonominin tamamına yakınının da İstanbul'da yönetildiğini vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Türkiye'nin kalkınmasında İstanbul'un çok önemli bir rolü var. İstanbul'un akıllı şehre dönüşmesi konusu gündemde. Akıllı kent konusunda İBB’nin yapacağı çalışmalarda nasıl bir katkı sunabileceğimiz konusunda görüş alışverişinde bulunduk. Sayın İmamoğlu'nun gündeme getirdiği kreş konusunu da görüşme imkanı bulduk. Kadınların çalışma hayatına katılımı için çocuk bakımı konusu çok belirleyici. Kreşlerin yaygınlığı ve ekonomik olarak erişilebilirliği yeterli değil. Kreşlerin yaygınlaştırılmasına yönelik TÜSİAD raporunu da kendisiyle paylaştık. İstanbul'un kalkınması sürecinde diyalog ve iş birliğine devam edeceğiz. Öte yandan Sayın İmamoğlu kapsayıcılık, şeffaflık ve hesap verilebilirlik gibi çok önemli taahhütlerle geldi. Bu taahhütlere bağlı kalınması Türkiye ekonomisi için de yol gösterici olacak."

"Hedefimiz ülkemizin rekabetçiliğini artırmak"

Kaslowski, TÜSİAD çatısı altında 40 çalışma grubunun bulunduğunu, Türkiye'nin alanlarında uzman akademisyen ve profesyonellerinden oluşan 3 bin uzman gönüllünün çalıştığını ifade etti.

Pek çok alanda projeler yürüttüklerini anlatan Kaslowski, gündemlerinde olan bazı projeleri şöyle sıraladı:

"Sanayide Dijital Dönüşüm ve Dijital Türkiye alanlarında yoğun çalışmalar yürütüyoruz. Endüstri 4.0 öncelikli konularımızdan. Ülkemizde üretim yapan teknoloji tedarikçisi şirketler ile teknoloji kullanıcısı şirketleri buluşturduğumuz Sanayide Dijital Dönüşüm (TÜSİAD SD2) Programına başvurular ‪26 Temmuz‬'a kadar devam ediyor. Silikon Vadisi benzeri bir ekosistemin ülkemizde de kurulması için çalışıyoruz. Tarım ve gıda sektörünün sürdürülebilir büyümesi hedefiyle rapor çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Somut ve uygulanabilir politika önerilerimizi bu yılın ikinci yarısında kamuoyuyla paylaşmayı hedefliyoruz. Bu Gençlikte İş Var girişimcilik programımızla genç girişimcileri desteklemeye devam ediyoruz. Ülkemiz gençleri için girişimciliklerini destekleyecek bir ekosistem yaratmaya çalışıyoruz.

Hedefimiz ülkemizin rekabetçiliğini artırmak. Rusya ve İtalya ile daha sıkı iletişim ve iş birliği amacıyla bağlantılar kuruyoruz. Bu ülkelerdeki iş insanları ve özel sektör temsilcileri ile daha sıkı bağlar kurmaya çalışıyoruz. Yakın zamanda Finlandiya, ABD, Almanya, İtalya ve Brüksel’de ülkemizi ve ekonomimizi ilgilendiren konularda temaslarda bulunduk, bulunacağız."

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, yapay zeka, sanayideki dönüşüm gibi konularda geri kalmamak için reform önerileri de geliştireceklerini aktararak, burada bazı önemli fırsatların kaçabileceğini, bu kapsamda 4 yıllık seçimsiz sürecin iyi değerlendirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.